EHLİBEYT DOSTLARI "˜GADİR-İ HUM BAYRAMI'NI AVRUPA'NIN BAŞKENTİ BRÜKSEL'DE KUTLADI

~~İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'ın son veda hacı sonrası, Gadir-i Hum denilen yerde yüzbini aşkın hacının şehadetliğinde kendisinden sonra Hz. Ali (as)'ı hilafete tayin ettiği gün olan "˜Gadir-i Hum' olayı, Caferi ve Alevi Müslümanlar tarafından bayram olarak kutlanmakta. Brüksel'de yaşayan Caferi Müslümanlar, Laeken'de bulunan "˜Brüksel Ehlibeyt Cami'inde "˜Gadir-i Hum bayram'ını kutlamanın sevincini yaşadılar.

~~İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’ın son veda hacı sonrası, Gadir-i Hum denilen yerde yüzbini aşkın hacının şehadetliğinde kendisinden sonra Hz. Ali (as)’ı hilafete tayin ettiği gün olan ‘Gadir-i Hum’ olayı, Caferi ve Alevi Müslümanlar tarafından bayram olarak kutlanmakta.

Brüksel’de yaşayan Caferi Müslümanlar, Laeken’de bulunan ‘Brüksel Ehlibeyt Cami’inde ‘Gadir-i Hum bayram’ını kutlamanın sevincini yaşadılar.

Kutlama programı Cem Güneş’in Kur’an okumasıyla ve şehitlere Fatihalarla start aldı. Daha sonra Akademisyen Hüseyin Bağcı, duygulu ve mesaj dolu güzel sunumu ile günün anlamı ve günümüze yüklediği sorumluluk ve mesajların altını çizdi.

Bağcı, “Çok çok önemli ve bir o kadar da büyük olan Gadir-i Hum olayı; gerçekte bir "İlahi Davet Olayı"dır. "Büyük Velayet Olayı"dır. "Din'in Kemale Erme Olayı"dır. "Nimetin Tamama Erme Olayı"dır. "Rabbin Razı olma Olayı" dır. "Kafirlerin Ümitsizliğe Düştüğü" olayın adıdır!
İmam Ali’nin kişiliğini anlatmaya bizim cümlelerimiz kifayet etmez. Allah’ın Kuran’ında ve Peygamberimizin Hadislerinde bizlere referans olarak gösterilen İmam Ali şucuatı, ilmi ve takvasıyla Resullullah (sav)’ın kendisinden sonra ümmete emanet ettiği büyük bir şahsiyettir” dedi.
Brüksel Ehlibeyt Camii Dernek Başkanı İsmail Dorbar, tüm davetlilere ve programı düzenleyenlere teşekkür ederek, ‘Gadir-i Hum’ bayramını kutlamanın sevincini yaşadıklarını” ifade ederek, “herkesin bayramını şahsım ve yönetim kurulumuz adına kutluyorum” dedi.
Belçika Aydın Haber Genel Yayın Yönetmeni Celil Gündoğdu ise, “Gadir-i Hum bayramı İlahi teklifin sahibine tebliğ edildiği’ gündür. İslam’ın yüce Peygamberi Hz. Resulullah (sav) kendisine tebliğ edileni tebliğ etme adına o günün şartlarında en büyük ilahi mitingini yaparak, kendisinden sonra İslamı yönetecek olan İmamı Ali’yi ümmete emanet ederek, ilahi görevini yerine getirmiştir. ‘Ben kimin mevlası isem Ali’de O’nun mevlasıdır’ sözünü tarihe not düşerek, görevini tamamlamıştır. Tüm İslam aleminin Gadir-i Hum bayramını’ tebrik ediyorum” dedi.
Daha sonra günün anlamı ile ilgili bir konuşma yapması için Hollanda Den Haag’dan davetli olarak programa katılan H.Ş. İbrahim Önlü günün anlamı ile ilgili Kur’an ve Hadislerde geçen olay hakkında anlamlı mesajlar verdi.

Şeyh Önlü,  özetle sözlerini şu şekilde sürdürdü Gadir-i Hum; önemine binaen Kuran'ın, hadislerin ve de tarihin konu edindiği ve yine asırlardır İslam'ın ve müslümanların birinci dereceden üzerinde durup hükümler çıkardığı, hatta Müslümanlardan bir bölümünün bu olaydan çıkardığı hükmü (velayeti/imameti) getirip inanç esaslarinin arasına yerleştirdiği emsali az olaylardan biridir Gadir-i Hum olayı!
Hz. Peygamber (sav) ömrünün son günlerinde ve hac mevsiminde Allah'ın evi olan "Kabe"yi ziyaretle emrolunur.. Zira, o yılda şayet Hac amelini yapmaz ve Müslümanlara "Hac'cın islam'a göre nasıl yapıldığını göstermezse, ecelinin yaklaşmasından dolayı bir daha onu gösterme şansı olmayacak ve müslümanlar da islam'a göre hac amelini yapma hususunda bir sürü ihtilaflara düşeceklerdi. Bunun için islam peygamberi, bütün eş ve aile fertlerini, Medine halkının önemli bir bölümünü ve hatta Medine civarında yaşayan kabilelere dahi haber salarak farklı kabile ve ırklardan insanları da yanına alarak Hac niyetiyle Mekke'ye doğru yola koyulur.

İslam peygamberi'nin Medine'ye hicret etmesinden sonra yaptığı ilk ve son hac ameli işte budur. Bu hac ameli, İslam tarihinde "Veda haccı", " İslam haccı", "Tebliğ haccı", "Kemal haccı" ve "itmam haccı " olarak farklı isimlerle kayda geçmiştir.

İslam peygamberi, bu hac emelini yerine getirmek için Medine'den Mekke'ye doğru yola konulmuştur. Tarihin kayıtlarına göre o gün Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte hacca hareket edenlerin sayısı 114 bin, kimilerine göre 120 bin ve kimilerine göreyse 124 bin kişiyi bulmuştur. Tabiki Mekke'den katılanları ve yine İmam Ali ve Ebu Musa Eş'ari'nin öncülüğünde Yemen'den gelip katılanları da buna ilave edersek, sayıları 140 bin gibi hayli kalabalık bir topluluğa ulaşmaktadır!

Resulullah (s.a.a) bu kalabalık kafileyle hac amelini (onlara da göstererek) yaptıktan sonra, artık Medine'ye dönme zamanının geldiğini bildirdi ve dönüş hazırlığına başlandı. Medine'ye doğru hareket edip giderken, " Cuhfe" denilen bölgeye yakın bir yerde bulunan "Gadir-i Hum" isimli bir sulak yere geldiklerinde, Allah'ın Vahiy meleği Cebrail (as) nazil olup Rabbinden şu ayeti getirdi :

"Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et (insanlara ilet). Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan , O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu hidayete eriştirmez." (Maide-67)

Bu ayet indikten sonra, İslam peygamberi (s.a.a) Gadir-i Hum bölgesine varmıştı. Derhal etrafındaki adamlarına, kafilenin önde gidenlerini geri çevirmelerini, arkadan gelenlerin de gelip kendilerine ulaşmaları için onları beklemelerini emretti. Daha sonra, Rabbinin emrini insanlara iletmek için sesinin iyi duyulmasını sağlamak maksadıyla, kendisine deve cihazlarından yüksek bir yer yapmalarını emretti. Tabi ki öğlen namazı vaktiydi. Müezzin ezan okudu. Ashabı hava çok sıcak olmasına rağmen, kafalarındaki sarığının bir kısmıyla kafalarını örterken, bir kısmını da ayaklarının altına serip, güneşin ateşinden korunmaya çalışıyorlardı.
Böylesine zor şartlar altında, İslam peygamberi (sav) namazı topluca kıldıktan sonra, kendisi için deve cihazlarından yaptırdığı o yüksek yere çıktı. Allah'a hamd-u senada bulundu ve Hz. Ali'yi (a.s) huzuruna çağırdı. Sonra halka şöyle seslendi:

- Ey İnsanlar! Rabbime kavuşma vaktimin yaklaştığını zannediyorum. Benden sonra sapıklığa düşmeyesiniz ve cahiliyet dönemine geri dönüp biribirinizin boynunu vurmayasınız diye, kendimden sonra size iki ağır emanet bırakıp gidiyorum. Bunların biri Allah'ın kitabı (Kuran), diğeri ise soyumdan olan Ehl-i Beyt'imdir."
Bu sözünden Sonra üç kez de şöyle buyurdu:
" Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım Allah'ı!"
Sonra yüzünü halka çevirip onlara hitaben şöyle bir soru yöneltti:
" Ey insanlar! Ben size sizden daha üstün değil miyim?" Halk hep bir ağızdan:" Evet ey Allah'ın elçisi, sen bize, bizden daha üstünsün" diye arzettiler. Resulullah (s.a.a) bu cevabı halktan duyduktan sonra İmam Ali'nin kolundan tutup yukarı doğru kaldırarak yine yüksek sesle şöyle buyurdu:
- O halde (yani mademki ben size sizden daha üstünüm ve bunu da kabul ediyor iseniz) Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım Ali'yi dost edinene dost ol, düşman edinene düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu terk edeni terk et, ona zulmedene lanet et."
Tarihin ve Tefsircilerin kaydettiklerini göre, Resulullah (sav) bu sözü söyledikten sonra, Ashabından Haris b. Numan Fehri isimli bir şahıs peygamberin huzuruna gelip öfkeli bir dille: " Ey Allah'ın Resulü! Sen bunu ( yani Ali'nin senin vasin olduğunu söylemen) Allah'ın emri midir yoksa kendinden mi söylüyorsun?" diye sordu. Resulullah (s.a.a):" Tabiki Rabbimin emridir" diye cevap verdi. Adam şöyle dedi: " Ya Muhammed ! Bize namaz kılın dedin kıldık, oruç tutun dedin tuttuk, zekat verin dedin verdik, hacca gidin dedin gittik, şimdi de kalkıp diyorsun ki benden sonra amcam oğlu Ali' ye uyun ve onu imam edinin. Ben bunu kabul etmiyorum ve diyorum ki ;
-"Allah'ım ! Şayet peygamberi'nin söylediği doğrudursa ve bu, senin katından gelen bir emirse, (ben bunu kabul etmiyorum) benim kafama gökten taş yağdır ya da yakıcı bir azap ile beni cezalandır."
Bu sözü ağzından çıkar çıkmaz gök yüzünden (Ebrehe'nin fil ordusunun üzerine Ebabil kuşları vasıtasıyla yağan taşlardan) bir taş bunun kafasına düştü ve oracıkta helak olup gitti. İşte "Se'ele sailün" Suresi de bu şahıs için nazil oldu.
Tarihin kaydettiğine göre; Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) Hz. Ali'nin kendisinden sonraki imamlığını ilan ettikten sonra şu ayetler nazil oldu :
Bu gün küfre sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın benden korkun." (Maide-3)
- (Bilinen) bu gün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim. (Maide-3)
 
İslam peygamberi (sav) bu emri halka tebliğ edip ve Hz. Ali'nin imametini halka ilan ettikten sonra, hemen oracıkta ( Gadir-i Hum' da) Peygamberin emriyle bir çadır kuruldu, erkekler teker teker gelip İmam Ali'yi tebrik ettiler ve biatlarını bildirdiler, kadınlar için de bir teştin içerisini su ile doldurdular ve Hz. Ali (a.s) elini o suya daldırıp çıkardıktan sonra, kadınlar da gelip ellerini o teştideki suya daldırıp çıkarıyor ve bununla da İmam Ali' ye biat ettiklerini göstermiş oluyorlardı. Bu iş orada 3 gün devam etti. Hatta sünni ve şii tarihçileri ikinci halife Ömer b. Hattab'ın Hz. Ali'ye söylediği şu sözünü de kaydetmiş ve şöyle nakletmişlerdir:
 
"Tebrik ederim, tebrik ederim seni ey Ebu Talib'in oğlu! Artık bundan böyle benim ve tüm mümin erkek ve mümine kadınların mevlası/imamı oldun."
Cümlenizin Gadir-i Hum bayramını tebrik ediyor, Yüce Allah’ın bugünde dualarınızı kabul etmesini niyaz ediyorum” dedi.

Okunan dualar ve ihsan ikramıyla program sona erdi. 

www.belcikaaydinhaber.com