Herkesin dilinde... Peki ama nedir Psikoloji? / Psikoterapist Azra S. Ateş

Sitemiz yazar kadrosuna yeni konuk yazarlar eklenmeye devam ediyor. Genç Psikoterapist Azra S. Ateş yazılarıyla sizlerle buluşuyor. Ateş'in ilk yazısı 'Herkesin dilinde... Peki ama nedir Psikoloji' adlı makalesini ve kısa biyografisini sizlerle paylaşıyoruz. Aramıza katılan değerli Psikoterapist Azra S. Ateş'e hoş geldin diyerek çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Sitemiz yazar kadrosuna yeni konuk yazarlar eklenmeye devam ediyor. Genç Psikoterapist Azra S. Ateş yazılarıyla sizlerle buluşuyor.
Ateş'in ilk yazısı 'Herkesin dilinde... Peki ama nedir Psikoloji' adlı makalesini ve kısa biyografisini sizlerle paylaşıyoruz. Aramıza katılan değerli Psikoterapist Azra S. Ateş'e hoş geldin diyerek çalışmalarında başarılar diliyoruz. Belçika Aydın Haber Dergisi   www.belcikaaydinhaber.com

*******************

Herkesin dilinde... Peki ama nedir Psikoloji?

İnsan evladı, biyo-psiko-sosyal bir canlıdır. Biyolojik olarak bir bedenden oluşmak biyo, onunla var olan ruh psiko ve çevresindeki insanlar ile kurduğu sosyal ilişkileri ile yaşar. Psikoloji ya da ruh bilimi diyebileceğimiz alan insanların davranışlarını ve bu davranışların oluşmasında rol oynayan zihinsel süreçleri inceleyen bir bilimdir. İnsanın kendisini iyi hissetmesinin esas sırrı; ruhu, bedeni ve çevresi ile olan ilişkilerindedir. Saymış olduğumuz üç alandan birinde oluşabilecek herhangi bir sorun, diğer iki alanında aksamasına dolayısıyla hayatının bütününe etki edecek problemler zinciri oluşmasına neden olabilir. Bu anlamda “sağlıklı insan” dediğimiz zaman her ne kadar “beden sağlığı” akla gelse de, “ruh sağlığının” dengesinin bozulduğu ve herhangi bir destek alınmadığı takdirde bedensel hastalıklar kendini göstermeye başlar. Tüm bu sorunlar sonucunda, kişinin sosyal ilişkilerinin de bozulması ile sonuçlanmaktadır.

Açıklamamıza bir örnekle devam edelim. Ailesinde kendisini mutlu hissetmeyen, en ufak bir olay karşısında dahi istemsizce öfkelenen Ali Bey, her öfkelendiğinde bağırmayı tercih ederse ya da öfkesini susarak, konuşmayarak ya da içine kapanarak “hayır ben gayet sakinim” demeyi tercih ederse, sorunlarından kaçıyor anlamına gelmektedir. Ali beyin burada yapması gereken yaşadığı öfkenin gerçek nedenini düşünmektir.

Bazen gerçekten öfke duygusu hâkimdir kişide bazense mutsuzluk kendini gizlemiş ve biriken mutsuzluklar kişiyi öfkeli hale getirmiş olabilmektedir. İşte bu duruma ikincil öfke denir. Herhangi bir duygunun bastırılması, gizlenilmesi, kişinin söyleyememesi sonucunda gerçek duygu gizlenir ve kişi öfke ile kendini ifade etmeye başlar. Ali bey gerçekten öfkeli mi? Hangi duygusunu bastırmaya çalışıyor? Kendini değersiz, saygı duyulmayan, işe yaramayan, mutsuz, kaygılı hissediyor ama bunları kabul etmeyerek duygularından mı kaçıyor? Tüm bunların cevabı her insanın kendi iç âleminden çocukluğuna dayanan yolcuğunda saklıdır.

Şimdi şöyle bir düşünelim, ev tozlandığı zaman tozları süpürüp çöpe atmak yerine bu tozlar halı altına süpürülürse, ne olur? İlk zamanlar da belki tozlar halı altına sığabilir. Ancak zamanla o halının altından tozlar dışarıya taşmaya başlar. Geçmişte halı altına süpürüldüğünde yok olan tozlar, bir zaman sonra dolar, taşar ve halıya sığmaz. İşte tıpkı bu örnek gibi insan da sorunlarını ve duygularını inkâr ettiği müddetçe, bir zamanlar ona iyi gelen bu inkâr, bir süre sonra kişiye iyi gelmez.

Biriken duyguları vücuda o kadar ağır gelir ki, hastalıklar alarm niteliğinde kendini göstermeye başlar. Dr. Deniz Şimşek bu konuda sindirme örneğinden bahseder. “Yaşadıklarımı sindiremiyorum” diyemeyen ve duygularını bastıran insanlar bir süre sonra “yediklerimi sindiremiyorum midem ağrıyor” demeye başlayabilir. Bunun nedenleri arasında, bazen yaşadıklarını anlatmak istemeyebilir kişi, bazen ise dinleyecek bir muhatap bulamaz kendine ve bu durumda da zamanla yalnızlaşır, duygularını içine hapseder ve bir yük gibi taşır. Ancak “midem ağrıyor” dediği zaman dikkatler kişiye çevirilir, onunla ilgilenilir, dinlenir.

Örnek üzeriden devam etmek gerekirse, Ali bey her öfkelendiğinde bağırdığı/sustuğu/küstüğü ve duygularını inkar ederek yaşadığı müddetçe bunları yapmak ona ilk zamanlarda iyi gelse ve öfkesini yatıştırsa da bir zaman sonra halı altından çıkan tozlar misaline döner. Beden, bu kadar duygunun birikmesine dayanamaz. Nasıl ki yük taşıyan bir insan, dünyanın en hafif bir yükünü dahi taşısa bir zaman sonra ona ağır gelir, eli uyuşur, tıpkı bunun gibi duygularında birikmesi bedene ağır gelir. Çünkü beden, ruhtan ayrı bir yaratışta değildir.

Ruhsal yapımız, bedenimiz, düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız ile bütündür. Düşünceler beyinde şekillenir, düşüncelerden sonra kişide bir duygu meydana gelir ve bu duygu da kişinin davranışlarına yön verir. Burada dikkat çekmek istediğim önemli bir konu var. Acaba bugünkü düşüncelerimizin hepsi bugünle mi ilgidir?
 “Gerçek şu ki, bugün yaşadığımız problemlerin çok azı bugünle ilgilidir.”

İnsan, geçmişinden bağımsız bir canlı değildir. Geçmişteki deneyimler kişide tecrübe mührünü bırakır ve geleceğine şekil vermesini sağlar. Bunun bir başka ifadesi ise, geçmişte çözülememiş, acı vermiş, travma oluşturan durumların bugününe taşınmasıdır. Bir birey banka sırasında önüne geçen bir insanı uyarmak yerine aniden bağırarak saldırganlaşıyorsa, geçmişinde ki ona saygı duyulmamış anıları tetiklenmiş olabilir. Elbette bu bir ihtimaldir. Burada hangi durumda neyin tetiklendiği tamamen kişiye özgüdür. Psikoloji matematik değildir. Formüller ile çözülemez. Her insan biriciktir ve yaşanmışlıklarını kendi mizacına göre tepkilerle yaşar. Aynı olayı yaşayan iki kardeşin, yetişkinliklerinde farklı tepkiler vermesinin nedeni de mizaca bağlıdır.

Kişinin yaşadığı sorun karşısında kendini çaresiz hissetmesi, yaşamak istememesi, huzursuz veya daha sayılabilecek pek çok duygu birikimi içinde olmasının kendine has bir nedeni vardır. Günümüzde Psikoterapi seansları ve Danışmanlıklar her bireyin biricikliğini dikkate alarak bugünkü bireyi geçmişinin parçaları ile ele alır ve kişinin temel ihtiyacını ortaya çıkarır. İhtiyacı ortaya çıkan kişi, ihtiyacına yönelik davranışlarda bulunur. Her doğru davranış, doğru sonuç verdikçe kişinin yaşamı daha kaliteli hale gelir. Burada yer verdiğimiz konular sizlerde bir fikir oluşturması adına küçük bir örnektir.

Değerli okur, bu yazıda senin de katkının olmasını istiyorum. Bir sonra ki yazımda “Duyguların bastırılmasından kaynaklı hastalıklar” ya da “Psikoterapi Almanın Faydası Ne Olabilir?” başlıklarında olan iki konudan hangisini ele almamı istersiniz? Burada yazmamı istediğiniz konuyu ya da bana sormak istediğiniz soruları Instagram/Mail hesabımdan iletmenizi bekliyorum. Bir sonra ki yazıda ruhunuzdan bir parçaya dokunmak dileği ile.

Psikoterapist Azra S. Ateş
Instagram: azraasems
azraasems@gmail.com

*******************

YAZARIMIZIN BİYOGRAFİSİ :

~~Özgeçmiş
Aile Danışmanı/Psikoterapist Azra S. Ateş Biruni Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamladı. Lisans sürecinde Bakırköy Adliyesi, Bahçelievler Sosyal Hizmet Merkezi ve Ortaokulda çalışmıştır. Lisans sürecinde “Flört Şiddeti” tezini yazmış olup makale yazımlarını sürdürmektedir.
Şu anda Aydın Üniversitesi Psikoloji Bölümünde Yüksek Lisans öğrenimine devam etmektedir.

Eğitim
• Aile Danışmanlığı
• Bağımlılık Danışmanlığı
• Çocuk ve Ergenlerle Bilişsel Davranışçı Terapi
• Masal Terapisti
• Resim Analizi
• Oyun Terapisi
• Şema Terapi
• Evlilik ve Çift Terapisi
• Cinsel Terapi
• Ennegram Eğitmenliği
• Bütüncül Psikoterapi Bağlamında Rüya Analizi
• Beck Envanteri
• Metropolitan Olgunluk Testi