CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümeti "darbe fırsatçılığı" yapmakla suçladı ve "Tam bir cadı avı başlatıldı. At izi it izine karşıtı diyorlar ya, bunu yapan kim?" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümeti “darbe fırsatçılığı” yapmakla suçladı ve “Tam bir cadı avı başlatıldı. At izi it izine karşıtı diyorlar ya, bunu yapan kim?” dedi.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, “Tam bir cadı avı başlatılmıştır. Birden fazla alanda tam bir cadı avı başlatılmıştır. At izi it izine karıştı. İyi de bunu yapan kim? Hükümet kim? Her seferinde bir suçlu, kim suçlu? İktidar hiç suçlu değil? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanı kim? Hem şikayet edeceksin, hem uygulayacaksın. Böyle bir devlet anlayışı yoktur” dedi.
CHP Parti Meclisi (PM), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “Hepimize düşen bir görev var. Tam demokrasiyi getirmek. Özgürlükçü demokrasiyi getirmek. Eğer bunu becerebilirsek, yapabilirsek ki yapma kararlılığımız var. O zaman gerçekten de çocuklarımıza karşı görevimizi yerine getirmiş olacağız. Bu CHP’lilerin, bütün vatanseverlerin ortak özlemi ve ortak amacı olmak zorunda” diye konuştu.
‘ADLİ YARGILAMA OLSAYDI…’
15 Temmuz’da bir darbe girişimi yaşandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyettarihinin en kanlı darbe girişimi. 240 vatandaşımız hayatını kaybetti. 240 demokrasi şehidi diyoruz. İnsanımız demokrasiyi savunmak için hayatını kaybetti. Grubu olan 4 siyasi parti parlamentoda darbeye karşı ortak tavır takındılar. Sadece 4 siyasi parti mi hayır STK’lar, meslek kuruluşları, vatandaşlar hep birlikte bütün olarak darbe girişimine karşı çıktık. İlk kez Cumhuriyet tarihinde bir darbe girişimine kolektif hep birlikte karşı çıkan bir payda oluşturduk. Bu çok önemliydi. Bu önemin farkına vararak ondan sonraki adımların atılması gerekiyordu. Sormamız gereken bir soru var. Hiç kimsenin unutmaması gereken bir soru var. 14 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz 14’üncü yılın sonunda ortalarında Türkiye darbe girişimiyle yüzyüze geliyor. Neden, hangi gerekçeyle? Bu sorunun her ortamda sorulması lazım. 14 yılda Türkiye bu noktaya niçin ve hangi koşullarda geldi bunun sorulması lazım. Eğer bu ülkede güçlü bir demokrasi olsaydı, hukukun üstünlüğü olsaydı, medya özgürlüğü olsaydı, adil yargılama olsaydı, yargı bağımsız tarafsız olsaydı böyle bir tabloyla karşılaşmayacaktık. Devlette liyakat olsaydı böyle bir tabloyla karşılaşmayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘OHAL UYGULAMASINA KARŞI ÇIKTIK’
“15 Temmuz’da yaşadığımız olay, demokrasisi zayıf düşmüş bir bünyeye ‘F’ tipi bir virüsün girmiş olmasıdır ve buna ortam hazırlanmış olmasıdır” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Bunu hiç kimsenin unutmaması gerekir. Bundan siyasetçiler olarak gerekli dersi çıkardık mı? Atalarımız diyor ya, ‘Bir musibet bin nasihatten evladır’ diye. madem böyle bir musibetle karşılaştık. Acaba bin nasihatten evla olan bir süreci başlatabilecek miyiz? Dediler ki biz bu süreci tek başımıza götüreceğiz, mücadele edeceğiz. Sayın Binali Yıldırım OHAL’in görüşüldüğü gün beni telefonla aradı. OHAL yasa tasarısına destek vermemizi istedi. Kendisine aynen şunu söyledim; ‘Sizi anlıyorum ama bu parlamentoda demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyaç var. O da en çok CHP’ye yakışır.’ Biz OHAL uygulamasına karşı çıktık. Doğru değildir dedik. Neden? Çünkü 4 siyasi parti darbeye karşıydı. 4 siyasi parti bildiri yazarak, altına imza atarak hayata geçirdiler. 4 siyasi partinin bildirisini hükümet BM’ye gönderdi. Madem ki böyle bir ortam var. Darbe girişiminde bulunanlar yargılanacak Türkiye bundan arınacak o zaman 4 siyasi parti her türlü yasal düzenlemeyi yapabilirdi, neye ihtiyaçları varsa onları karşılayabilirdi. ‘Hayır’ dediler ‘biz bunu yapmayacağız.’”
Tek başına davranmanın, ortak aklı siyasette egemen kılmamanın sonuçlarının ağır olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Suriye konusunda hiç kimseye danışmadılar. 3,5 milyon Suriyeli bizim topraklarımızda. Sözde 12 saatte gideceklerdi Şam’a, Süleymanşah Türbesini kaçırmak zorunda kaldılar. Her şeyi ben bilirim düşüncesiyle yola çıkarsanız, en iyi çözümler bende diye yola çıkarsanız, karşı düşünceyi dinleme olgunluğunu yakalamazsanız Türkiye’yi bu tür felaketlerle karşı karşıya getirirsiniz. Rusya konusunda yanlış yapıldı. ‘Uçağı ben düşürdüm talimatı ben verdim’ yarışına girdiler. Sonra özür üzerine özür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarıyla oynadılar. Tablo değişti. Ben talimat vermedim, ben talimat vermedim. Devlet bu tür kırılmalara alışkın bir yapıda değildir. Bir söylediğinizi belli bir süre sonra 180 derece tersini söyleyerek devleti yönetemezsiniz” dedi.
‘YAPARSANIZ TEHLİKELİ SONUÇLARI OLUR DEDİK’
‘Çözüm süreci’ne değinen Kılıçdaroğlu, “‘Terörü biz önleyeceğiz’ dediler. ‘Yanlış yapıyorsunuz’ dedik ‘siz anlamazsınız’ dediler. Bugün Türkiye tam bir terör batağının ortasındadır. 2002’de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Mavi Marmara ‘biz yapacağız, Gazze’ye ablukayı biz kaldıracağız’ dediler. Yapmayın demek bile suçtu o dönem. Aradan geçti süre, abluka kalktı mı kalkmadı, İsrail özür dilemedi, tazminat ödeyecekti, ‘ben tazminat ödemem Türkiye’de vakıf gösterin ben o vakfa 20 milyon dolar parayı yatırırım ne yaparsanız yapın’ dedi. Gazze’ye yardım eskiden nasıl yapıyorsanız aynı şekilde yapacaksınız. Türkiye’nin itibarı 20 milyon dolara satıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar ağır bir yenilgi hiç olmamıştır. Bunların yatacak yerleri yok” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Yapmayın, parlamento burada, darbeye karşı çıktı. Yapmayın dedik. Yaparsanız çok tehlikeli sonuçlar çıkabilir. TBMM’de 16 Temmuz’da yaptığım konuşmada da buna dikkat çektim. Parlamentonun iradesine saygı gösterilmesine, parlamentonun aktif rol üstlenmesi gerektiğine dikkat çektim. Cadı avı başlatırsanız bunun sonu felaket olur dedim. Şikayetler geliyor. Devlet, kinle öfkeyle yürütülmez, önyargıyla yönetilmez. Devlet akılla yönetilir, liyakatla, sağduyuyla yönetilir. Kin ve nefretle devleti yönetmeye kalkarsanız pek çok masum insanın canını yakarsınız. Bugün geldiğimiz nokta budur. Tam bir cadı avı başlatılmıştır. Birden fazla alanda tam bir cadı avı başlatılmıştır. At izi it izine karıştı. İyi de bunu yapan kim? Hükümet kim? Her seferinde bir suçlu, kim suçlu? İktidar hiç suçlu değil? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanı kim? Hem şikayet edeceksin, hem uygulayacaksın. Böyle bir devlet anlayışı yoktur. Sorumluluk dediğimiz bir şey vardır. Bir şey yapıyorsanız sorumluluğu üstleneceksiniz. Sorumlu olan vicdan sahibi olan görevden ayrılır. Türkiye yönetimde bu kültürü, olgunluğu yakalamış değil.”