Doğa Toplumun Vicdanıdır/ Arzu KÖK

Dünyanın Alpler’den sonraki oksijeni en bol olan yeri olarak geçer Kaz Dağları. Su kaynaklarının bolluğu yüzünden antik çağdan bu yana “Bin Pınarlı İda” olarak anılıyordu.

Doğa Toplumun Vicdanıdır
Dünyanın Alpler’den sonraki oksijeni en bol olan yeri olarak geçer Kaz Dağları. 
Su kaynaklarının bolluğu yüzünden antik çağdan bu yana “Bin Pınarlı İda” olarak 
anılıyordu. Öylesine güzel, yeşil ve bereketliydi ki, mitolojide Tanrıların Tanrısı 
Zeus’un bu dağda yaşadığı söyleniyordu. Şimdi adı asit gölleri, hava kirliliği ve 
madencilik yaralarıyla anılan Kaz Dağları’ndan bahsediyoruz! Bin Pınarlı İda’nın, Kaz 
Dağları’nın sularının ağır metal kirliliği raporlandı.
Altın madenciliği başta olmak üzere kömür, kurşun, molibden gibi yoğun madencilik 
faaliyetlerinin sürdürüldüğü Kaz Dağları’nda yeraltı sularındaki ağır metal oranlarının, 
insan sağlığını tehdit eder boyutta olduğu bilimsel bir çalışma ile ortaya kondu. 
Çalışmada madencilik faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı yerlerde kan ve 
saçlardaki arsenik ve kurşun değerlerinin yüksekliği dikkat çekiyor. Bunun sonucu 
olarak da Göknar ağaçları kurumaya başladı. 
Başbakan konuşmalarında, kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verirken 
“Çevrecinin daniskası benim” diyordu ama yağmalanan dağlarımızı, siyanürlü 
altını, kirlenen ırmaklarımızı, göllerimizi, yok olmaya başlayan kuş cennetlerini, artık 
ülkemizde kirli hava solumak istemedikleri için Türkiye’den kaçan kırlangıçları görmek 
istemiyordu... Üstelik geçenlerde Resmi Gazete’de de yayınlanan değişikliklerle 
ormanlık alanları petrol boru hatları, enerji santralleri, petrol ve doğalgaz aramaları 
gibi işletmelere açtı.
Resmi Gazete’de yayınlanan Orman Kanunu’nun 16, 17 ve 18. maddelerinin 
uygulanmasına ilişkin yayımlanan iki yönetmelikle getirilen değişiklikler şöyle:
Petrol aramanın önü açılıyor
Gerekli belgelerin alınması sonrası, ormanlık alanlarda enerji üretim santralleri, 
petrol ve doğalgaz boru hattı, petrol ve doğalgaz arama tesislerinin kurulmasına izin 
verilmesinin önü açılıyor;
Yol izni
Ormanlık alanlarda ayrıca, haberleşme tesisleri, işletilme ve yeraltı doğalgaz 
depolanmasına ilişkin tesislerle eğitim ve spor tesislerine, yol, liman geri hizmet alanı, 
havaalanı, demiryolu, teleferik hattı, tünel gibi ulaşım tesislerine izin verilebilecek;
Yurt yapılabilecek
Özel yükseköğretim kurumları dışında, yükseköğretim kurumlarının eğitim ve 
araştırma amaçlı tesislerine ve izin verilen bu alan içinde izin sahibi yükseköğretim 
kurumuna veya Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne yurt 
yapılması için izin verilebilecek;
Odun kömürü işletmesine de izin yolu
Ormanlık alanlar içinde, balık üretim tesislerine, odun kömürü gibi işletilmesinde ağaç 
kullanılan ocaklara, define aramasına, arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmasına izin 
verilebilecek.
Tek korunan arkeoloji oldu
Arkeolojik kazı ve restorasyon yapılması için yalnızca Kültür ve Turizm Bakanlığı izin 
verebilecek.
Marmara bitti, Ege ve Akdeniz bitiyor... Şimdi sıra dağlara geldi. Kazdağı' nı da 
bitirirlerse işimiz bitmiş demektir. Unutulmaması gereken bir şey vardır; talancılar 
deneyimli ve zengindir. Her zamanki yalanlarıyla geleceklerdir: ‘’Biz aslında sizden 
daha çevreciyiz, doğaya hiçbir şey olmayacak, istihdam yaratacağız, buraya 
güzel binalar yapacağız, medeniyet getireceğiz’’ diyeceklerdir. 
Karşı çıkanları ideolojik olmakla, gericilikle suçlayacak, satın almaya çalışacak, tehdit 
edeceklerdir. Kimi kalemleri satın alacaklardır. Kimi yerel politikacıları yanlarına 
çekeceklerdir. Kimi kafalar karışacaktır. Bu şekilde taraftar bulmaya çalışacaklardır. 
Destek bulma çabasına düşeceklerdir. Nitekim tüm bunları da uygulamaktadır. 
İnanılmamalıdır bu tür söylemlere.
Çevrecilik aslında toplum vicdanı demektir. Çevreci olmak doğanın katliamına destek 
olmak değildir. Çevreci olmak gelebilecek her türlü zararın karşısında olmaktır. Bu 
anlamda bu yasaya destek olup savunanlar lütfen çıkıp da “asıl çevreci benim”
diyerek dolanmasınlar ortalarda.
Doğanın katliamına Hayır!... Doğanın ekolojik dengesinin korunmasına evet...
Arzu Kök

Dünyanın Alpler’den sonraki oksijeni en bol olan yeri olarak geçer Kaz Dağları. Su kaynaklarının bolluğu yüzünden antik çağdan bu yana “Bin Pınarlı İda” olarak anılıyordu.

Öylesine güzel, yeşil ve bereketliydi ki, mitolojide Tanrıların Tanrısı Zeus’un bu dağda yaşadığı söyleniyordu.

Şimdi adı asit gölleri, hava kirliliği ve madencilik yaralarıyla anılan Kaz Dağları’ndan bahsediyoruz! Bin Pınarlı İda’nın, Kaz Dağları’nın sularının ağır metal kirliliği raporlandı.

Altın madenciliği başta olmak üzere kömür, kurşun, molibden gibi yoğun madencilik faaliyetlerinin sürdürüldüğü Kaz Dağları’nda yeraltı sularındaki ağır metal oranlarının, insan sağlığını tehdit eder boyutta olduğu bilimsel bir çalışma ile ortaya kondu. 

Çalışmada madencilik faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı yerlerde kan ve saçlardaki arsenik ve kurşun değerlerinin yüksekliği dikkat çekiyor. Bunun sonucu olarak da Göknar ağaçları kurumaya başladı. 

Başbakan konuşmalarında, kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verirken “Çevrecinin daniskası benim” diyordu ama yağmalanan dağlarımızı, siyanürlü altını, kirlenen ırmaklarımızı, göllerimizi, yok olmaya başlayan kuş cennetlerini, artık ülkemizde kirli hava solumak istemedikleri için Türkiye’den kaçan kırlangıçları görmek 
istemiyordu...

Üstelik geçenlerde Resmi Gazete’de de yayınlanan değişikliklerle 
ormanlık alanları petrol boru hatları, enerji santralleri, petrol ve doğalgaz aramaları gibi işletmelere açtı.

Resmi Gazete’de yayınlanan Orman Kanunu’nun 16, 17 ve 18. maddelerinin uygulanmasına ilişkin yayımlanan iki yönetmelikle getirilen değişiklikler şöyle:Petrol aramanın önü açılıyor.

Gerekli belgelerin alınması sonrası, ormanlık alanlarda enerji üretim santralleri, petrol ve doğalgaz boru hattı, petrol ve doğalgaz arama tesislerinin kurulmasına izin verilmesinin önü açılıyor; Yol izni Ormanlık alanlarda ayrıca, haberleşme tesisleri, işletilme ve yeraltı doğalgaz depolanmasına ilişkin tesislerle eğitim ve spor tesislerine, yol, liman geri hizmet alanı, 
havaalanı, demiryolu, teleferik hattı, tünel gibi ulaşım tesislerine izin verilebilecek;
Yurt yapılabilecek
Özel yükseköğretim kurumları dışında, yükseköğretim kurumlarının eğitim ve araştırma amaçlı tesislerine ve izin verilen bu alan içinde izin sahibi yükseköğretim kurumuna veya Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne yurt yapılması için izin verilebilecek;
Odun kömürü işletmesine de izin yolu,
Ormanlık alanlar içinde, balık üretim tesislerine, odun kömürü gibi işletilmesinde ağaç kullanılan ocaklara, define aramasına, arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmasına izin verilebilecek.
Tek korunan arkeoloji oldu.

Arkeolojik kazı ve restorasyon yapılması için yalnızca Kültür ve Turizm Bakanlığı izin verebilecek.

Marmara bitti, Ege ve Akdeniz bitiyor... Şimdi sıra dağlara geldi. Kazdağı' nı da 
bitirirlerse işimiz bitmiş demektir. Unutulmaması gereken bir şey vardır; talancılar deneyimli ve zengindir. Her zamanki yalanlarıyla geleceklerdir: ‘’Biz aslında sizden daha çevreciyiz, doğaya hiçbir şey olmayacak, istihdam yaratacağız, buraya 
güzel binalar yapacağız, medeniyet getireceğiz’’ diyeceklerdir. 

Karşı çıkanları ideolojik olmakla, gericilikle suçlayacak, satın almaya çalışacak, tehdit edeceklerdir.

Kimi kalemleri satın alacaklardır. Kimi yerel politikacıları yanlarına çekeceklerdir. Kimi kafalar karışacaktır. Bu şekilde taraftar bulmaya çalışacaklardır. 

Destek bulma çabasına düşeceklerdir. Nitekim tüm bunları da uygulamaktadır. İnanılmamalıdır bu tür söylemlere.
Çevrecilik aslında toplum vicdanı demektir. Çevreci olmak doğanın katliamına destek olmak değildir. Çevreci olmak gelebilecek her türlü zararın karşısında olmaktır. Bu anlamda bu yasaya destek olup savunanlar lütfen çıkıp da “asıl çevreci benim”
diyerek dolanmasınlar ortalarda.

Doğanın katliamına Hayır!... Doğanın ekolojik dengesinin korunmasına evet...