İşgücü Göçünün 50. Yıldönümü Sempozyumunda biraraya geldiler

Erdoğan, Belçika'ya İşgücü Göçünün 50. Yıldönümü Sempozyumunda konuştu: "Hükümetimiz Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların üzerine cesaretle gitti ve on yıllardır arzulanan reformları çok büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdi"

Erdoğan, Belçika'ya İşgücü Göçünün 50. Yıldönümü Sempozyumunda konuştu: "Hükümetimiz Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların üzerine cesaretle gitti ve on yıllardır arzulanan reformları çok büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdi."

"Farklılıkların nasıl bir zenginlik teşkil ettiğini, farklı renklerin uyum içerisinde bir arada yaşadığı nasıl bir güçlü gelecek inşa ettiğini göstermesi açısından Belçika'yı çok yakından ve takdirle izliyoruz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hükümetimiz Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların üzerine cesaretle gitti ve on yıllardır arzulanan reformları çok büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdi" dedi.

Erdoğan Brüksel'deki temasları çerçevesinde Belçika'ya İşgücü Göçünün 50. Yıldönümü Sempozyumunun kapanış oturumunda konuştu. Başbakan Erdoğan, 1964 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Belçika'daki işgücü ihtiyacını karşılamak için bu ülkeye geldiğini belirterek,  "50 yıl boyunca Belçika'nın kalkınmasına, ilerlemesine, refahına çok önemli katkılar sundular" dedi.

1960'lı yıllarda Türkiye'den Belçika'ya gelen birçok kişinin, illerinden ya da ilçelerinden değil köylerinden ilk kez dışarı çıktıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yaşanan zorluklara, kimi zaman trajedilere rağmen ilk gelenler Belçika'da büyük bir misafirperverlikle karşılandılar. Burada tutundular. 50 yıl içinde ilk gelenlerle birlikte onların çocukları, torunları hatta şimdilerde torunlarının çocukları, yani dördüncü nesil bile Belçika'da, Belçika toplumuna entegre olmuş halde yaşamlarını idame ettiriyorlar. Aslında şu salonda oluşan manzara 50 yılın özetini, 50 yılın gerçek bir fotoğrafını önümüze koyuyor."

-"Teşekkür ediyorum"-

Belçika'da Türk vatandaşlarının elde ettiği başarılara ve Türkiye-Belçika ilişkilerine katkılarına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöye sürdürdü:

"Şu anda Türkiye ile Belçika'nın dış ticaret hacmi 7 milyar avro civarındadır. Belçika'nın Türkiye'deki doğrudan yatırımları 11 milyar dolara ulaştı. Bunun yanında gerek Türkiye'den iş adamlarının gerek buradaki kardeşlerimizin Belçika'da çok ciddi yatırımları bulunuyor. 50 yıl önce göçmen işçi olarak gelen vatandaşlarımız şu anda Belçika'da girişimci olarak, sanayici, tüccar olarak önemli yatırımlar yapıyor. Önemli ölçüde, istihdam sağlıyorlar. Buradaki kardeşlerimizin de yapıcı katkıları sayesinde, Belçika Türkiye'nin Ab üyeliğine destek veren ülkelerin başında yer aldı. Bu vesileyle de gerek Belçika devletine, gerek tüm Belçika vatandaşlarına Ab üyeliğine verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyorum.

Hele hele dün akşam geç saatte Brüksel'e ulaştık ve Brüksel'deki o muhteşem karşılama töreninde Brüksel yönetiminin, kardeşlerimizin izin talebine göstermiş olduğu olgunluk, verdikleri destek sebebiyle şahsım, ülkem, devletim adına ayrıca teşekkür ediyorum."

Son dönemde terörle mücadelede Türkiye ile Belçika arasındaki işbirliğinde önemli mesafelerin katedildiğini dile getiren Erdoğan, bu işbirliğinin sürdürülmesini gönülden arzu ettiğini dile getirdi. Hem kronik, hem de yeni ortaya çıkan birtakım sorunlarla karşı karşıya olunduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Irkçılık, ayrımcılık, fırsat eşitliğine aykırı uygulamalar, antisemitizm ve İslamofobi gibi insana ve insanlığa yönelik suçlar dünyamızda maalesef ciddi bir tehdit haline dönüştü. Bu vesileyle bu kürsüden her türlü ayrımcılığı, ırkçılığı, fırsat eşitliğine aykırı uygulamayı, antisemitizm kadar İslamofobiyi de reddettiğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Belçika makamlarının da bizlerle aynı hassasiyeti paylaştığını biliyorum. Irkçılık ve ayrımcılık kadar asimilasyonun da insanlık suçu olduğu konusunda Belçika ile hemfikiriz. Esasen farklılıkların nasıl bir zenginlik teşkil ettiğini, farklı renklerin uyum içerisinde bir arada yaşadığı nasıl bir güçlü gelecek inşa ettiğini göstermesi açısından Belçika'yı çok yakından ve takdirle izliyoruz. Biz kültürler arası kaynaşmış bir toplumun, her türlü bozgunculuğa daha etkin mücadele vereceğine, çok daha aydınlık bir gelecek inşa edebileceğine yürekten inanıyoruz. Bu çerçevede yurttaşlarını eşit vatandaşlar olarak süreçlere dahil edebilen bir entegrasyon modelinin kayıtsız şartsız destekleyicisi ve teşvikçisiyiz."  

-"Toplum çok ciddi buhran altındaydı"-

Son 50 yılın Türkiye açısından zaman zaman sarsıntılı geçtiğini, zaman zaman istikrarlı ve umut verici süreçlere şahit olunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"1960'lı yıllar Türkiye'de demokrasiye ağır bir müdahalenin yapıldığı, Başbakan ve iki bakanın idam edildiği, demokrasiyle birlikte ekonominin de adeta çöktüğü yıllardı. Toplum, hem büyük bir umutsuzluk, hem de çok ciddi bir buhran altındaydı. Belçika ve diğer Avrupa ülkelerine göçmen işçi olarak gelen vatandaşlarımız, burada demokrasinin seviyesini, ekonomik kalkınmayı, refahı görüyor ve yaşıyor, tabi olarak bunu kendi ülkeleri için de arzu ediyorlardı. 1980'li yıllarda yine bir müdahalenin ardından merhum Turgut Özal'ın istikrarlı ve vizyoner idaresi altında Türkiye, çok önemli açılımları gerçekleştirdi."

1990'lı yıllar ile 2000'li yılların başının yine "kayıp yıllar" olarak yaşandığını ifade eden Başbakan, 28 Şubat'ta demokrasiye bir kez daha müdahale edilmesi ve ardından gelen 2000 ve 2001 krizlerinin Türkiye'nin kazanımlarını bir kez daha heba ettiğini dile getirdi. "2002 Kasım ayında görevi biz devraldık" diyen Erdoğan, şunları ifade etti:

"Hükümetimiz Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların üzerine cesaretle gitti ve on yıllardır arzulanan reformları çok büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdi. Fakat biz olaya farklı yaklaştık. Sadece demokrasi demedik, sadece ekonomi de demedik, demokrasi ve ekonomi at başı gitmelidir dedik ve bu adımları birlikte attık. Milletimizin beklediği reformları yaptık. 

-Başbakan Yardımcısı İşler: "Kimliğiniz, hazinenizdir"-

Sempozyumun açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler de, Belçika ile 16 Temmuz 1964 yılında imzalanan işgücü anlaşması ile Türkiye'den göçün başladığını hatırlatarak, geride kalan 50 yıl içerisinde Türklerin Belçika'nın çokkültürlü ortamını daha da zenginleştirdiğini söyledi. 

Konuşmasında entegrasyona vurgu yapan İşler, göç edenlerin yaşadıkları ülkenin yasalarına ve kurallarına uymakla yükümlü olduklarını ancak ev sahibi ülkenin de göç edenlerin değerleri ve kimlikleri ile toplumsal hayatın her alanında ayrımcılığa uğramadan fırsat eşitliğine sahip olmalarını sağlaması gerektiğini kaydetti. 

Başbakan Yardımcısı İşler, kavramların anlamının birbirine karıştırılmaması gerektiğini, sadece göçmenleri hedef alan, göçmenlerin ev sahibi toplumun değerlerini benimsemesini isteyen tek taraflı politikaların adının uyum değil asimilasyon olduğunu belirtti.  İşler, "Ev sahibi toplumun hareketlerini çoğu zaman bilgiye dayanmayan ön yargılar şekillendiriyor. Günümüzde göçmenleri hedef alan pek çok tartışma aslında bu önyargıların sonucudur. Bilhassa üzülerek şahit olduğumuz İslamofobi ve İslam karşıtlığı özellikle Müslüman göçmenleri hedef alıyor" şeklinde konuştu. 

Başbakan Yardımcısı İşler konuşmasında Belçikalı Türklere seslenerek, "Her iki dili de öğrenin (Flamanca ve Fransızca), ama Türkçeyi ana dilinizi de en iyi şekilde öğrenmeniz lazım. Türkçeyi ana diliniz olarak nesillere aktarmanızı ümit ediyorum. Kimliğiniz, hazinenizdir. Kimliğinizi koruyarak toplumsal ve siyasal hayata katılın."