DÜNYA KADINLAR GÜNÜ / LEYLA TEKER

Değerli okuyucular,  Dünya Kadınlar gününü kutlama değil,kadınlar olarak ağlama, dövünme, isyan duygularımızı haykırma günü olarak huzurunuzdayım.Ülkemde olagelen acı olayların muhasebesini yapalım derim.

Değerli okuyucular,  Dünya Kadınlar gününü kutlama değil,kadınlar olarak ağlama, dövünme, isyan duygularımızı haykırma günü olarak huzurunuzdayım.Ülkemde olagelen acı olayların muhasebesini yapalım derim.

Yakın bir zaman once katledilen Özgecan kızımızı anmakla başlıyorum sözlerime. Bu melek hemcinsimizin kanını yerde bırakmamaya, hukuk yollarını kullanarak, kadın olarak, insan olarak, anneler olarak and içiyoruz.
Rabialar için hüngür hüngür ağlayanlara ihtiyacımız yok, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı binasının kaç merdiven basamağı olduğunu bilip de o sene kaç kadınımızın öldürüldüğünden haberi olmayan, ortaçağ zihniyetiyle efendilerine biat eden O KADINLARA da ihtiyacımız yok. Ülkemizden uzakta da olsak, kalplerimizin sıcaklığı ve gerici zihniyetle mücadele kararlılığımız bizlere yeter.
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle,  bu günün küçük bir muhasebesini yapmakta yarar görüyorum. Belçika Türk Kadınlar Birliği olarak değerli üyelerimizle zaman zaman sohbetlerimizde, Toplumumuzda “KADININ YERİ” tartışması yapılmıştır. O günkü olaylar irdelenmiş, tepkiler dile getirilmiştir.  Dünyanın her yerinde olan “KADIN” olaylarının dehşeti ele alınmış, hemcinslerimize ayakları üzerinde durabilmeleri için çeşitli öneriler ortaya atılmıştır. Ancak, yaşadığımız toplum olayları, yurdumdaki KADINA YÖNELİK vahşeti ön plana çıkarmaktadır.
Türkiye’de Ocak 2015 ayı itibariyle 20 kadın eşleri veya erkek arkadaşları tarafından katledilmişlerdir. Şubat 2015 ‘in ilk  iki haftası sonunda (ki bu yazının hazırlandığı tarihtir) 7 kadın öldürülmüştür.
Belçika’da 34 yıllık yaşamım boyunca gözlemlediğim Belçika Türk toplumunda yaşanan “KADINA ŞİDDET” olayları, yürekleri sızlatacak kadar acıdır. Dünyanın bir çok yerinde, göçmen topluluklarında kadınlar hep aynı kaderi paylaşmaktadırlar. Avrupa’da yaşıyor olmak, şiddet görmemek anlamına gelmez. Avrupa’daki, Kadın ve Aile politikaları da sütten çıkmış ak kaşık değilir.
Ayrıca, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ile AİLE İÇİ ŞİDDET de gizlenmektedir.
Son vahşet üzerine ünlü bir hukukcumuz diyor ki; Kadın cinayetlerindeki ve kadına yönelik şiddetteki korkunç artış; bir kişinin annesinin bile diz kapağından dahi tahrik olabileceğini utanmadan söyleyen, Hamilelerin sokağa çıkmasının edepsizlik olduğunu ileri süren; 6 yaşındaki kız çocuğu ile evlenmek mümkündür,zifaf ergenliğe ulaşınca olur diyebilen; kızlı erkekli okumayı tahrik edici bulan ve yasaklamaya kalkan; kadını eve hapsetmek isteyen; kadın erkek eşitliğini reddeden; Yüce Dinimizi siyasi bezirganlıklarına ve ticaretlerine alet eden zihniyetin sonucudur” Doğru değil mi?
Bir sure once Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı  fetvaya gore; Nişşanlılar elele tutuşarak dolaşmamalı imiş. Aydınlanmada, laiklikte DİN’in böyle işlenmesi sonucu, kadın cinayetleri, yine DİN kullanılarak kadına zülmedilmesi meşrulaştırılmaktadır. Resmi kurumlarca toplumda böyle bir algı yaratılması, kadına bakış açısını kokuşmuş bir zihniyetle özdeşleştiriliyor. Buna gore KADIN bir kuluçka makinesidir, evin süsüdür, ağır işçisidir, erkeğinin kadınıdır ama erkeğin bir adım arkasındadır, Nazım Hikmet’in dizesiyle, sofradaki yeri öküzünden sonra gelen kadındır. ikinci  sinif,  hatta üçüncü sınıf bir yaratıktır. Ayrıca ataerkil zihniyetin ortaya çıkardığı algı, kadını iffetsiz olarak göstermektedir.
Bu artık TOPLUM ANLAYIŞI haline getirilmiştir. Bu gün kadının bedeni üzerinden siyaset yapılmakta, gerici bir zihniyetin baskısı ile kadın ortaçağı yaşamaktadır.
Bu günlere kadar Şiddetin nedeni olarak KADININ EKONOMİK  SORUNLARI VE EĞİTİM EKSİKLİĞİ dile getirilmiştir. Tarihin medeniyet coğrafyası olan yurdumuzda, kadının olması gereken yere konulması LAİKLİKden geçer. Kadının değerinin bilinmesi, hakettiği konuma kavuşması, yürürlükte olan kanunların uygulanması, eğer yetmiyorsa yeni kanunlar çıkarılmasiyle mümkündür.
EĞER ATATÜRK DEVRİMLERİ DEVAM ETTİRİLSEYDİ, HER KONUDA OLUĞU GİBİ, KADININ DA KONUMU İYİLEŞTİRİLMİŞ OLACAKTI.
Geçenlerde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkani Küba’daydı. Atatürk büstü önünde görüntülerini izledikTV.lerde. O ülkenin yöneticileri “BİZ ATATÜRK’ün DÜŞÜNCELERİNİ VE DEVRİMLERİNİ İZLEDİK” dediler.
DÜNYA  ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYE SAHİP ÇIKIYOR, ONUN DEĞERİNİ BİLİYOR DA, TEK ANLAMAYAN (!) BİZİM İKTİDARLAR OLUYOR.
FAKAT, BİR GÜN ONUN DÜŞÜNCELERİNİN DEĞERİNİ BİLECEK YÖNETİCİLERE KAVUŞACAK ÜLKEM.
BUNU DA KADINLAR GERÇEKLEŞTİRECEKTİR.
Dünya Kadınlar gününüz bol olsun. 
www.belcikahaber.be