"Ben şahsen AK Parti - CHP koalisyonunun hep daha sürdürülebilir olacağını düşünenlerdenim."
"Ben şahsen AK Parti - CHP koalisyonunun hep daha sürdürülebilir olacağını düşünenlerdenim."
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bayram öncesinde tamamladığı koalisyon görüşmelerinin ilk turundan çıkan sonucu AK Parti’nin kurmaylarından Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik ile konuştuk. Çelik, Davutoğlu’nun koalisyon müzakerelerine hazırlık için oluşturduğu CHP komisyonundaki isimlerden biri. Dolayısıyla da ortaya koyduğu perspektif AK Parti açısından oluru olmazı anlamak açısından önemli şifreler barındırıyor. Çelik’in 7 Haziran seçiminin sonuçlarına ilişkin analizleri kadar, görüştüğünü söylediği 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün pozisyonuna ilişkin ifadeleri de çok konuşulur.
İHTİYATLI İYİMSERLİK İÇİNDEYİM
- Koalisyon görüşmelerinin ilk turu bayram öncesinde tamamlandı. Hem MHP hem de HDP size ‘Koalisyonu öncelikle CHP ile kurmaya çalışın’ dedi. CHP şu an tek seçeneğiniz gibi duruyor. Nasıl görüyorsunuz gidişatı?
Şu anda CHP ile daha ileri bir noktadayız denebilir. Böyle bir şey gerçekleşirse bu 390 milletvekili eder ve yüzde 66’lık bir çoğunluğa dayanır. Bence iyi bir koalisyon protokolüyle bu iş yürüyebilir. Doğrusunu isterseniz MYK ve MKYK’da bu konular konuşulurken, tabanımızdan AK Parti-MHP’nin daha iyi olabileceği yönünde bazı sinyaller gelse de, ben şahsen AK Parti-CHP koalisyonunun hep daha sürdürülebilir olacağını düşünenlerdenim. Gerekçem de şudur; tabanı birbirine yakın siyasi partilerin anlaşması çok daha zordur. Aynı sektörde çalışan iki tüccar, hele hele de işyerleri yan yana ise, birbirlerine rakip olurlar. Ama biri tekstilci biri gıdacıysa aynı sıkıntılar yaşanmayabilir. Ben hatta arkadaşlara espri yoluyla dedim ki ‘Aynı kıza âşık olan iki genç birbirini harap eder’. Nitekim bunun örneklerini de bizzat yaşadık. DYP-ANAP koalisyonunu, biliyorsunuz çok kısa sürdü, bir nisan yağmuru gibi geldi geçti. Ama DYP ve SHP koalisyonu bazı sıkıntılara rağmen yürüdü. Bunu koalisyonlar çok iyidir anlamında söylemiyorum. Mümkün olsa tek parti hükümetinin ben yine Türkiye’nin derdine deva olacağını düşünüyorum.
- Ama şu noktada koalisyondan umutsuz değilsiniz...
Gelin ata binmiş, ya nasip ya kısmet demiş. Koalisyon protokolü hazırlanıp, hükümet kurulup işbaşı yapmadıkça bu işte bir ihtiyat payının olması gerekiyor. Ben açıkçası ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim.
- 3 dönem kuralı da AK Parti’ye son seçimde puan kaybettirdi mi sizce?
E tabii ki. Başkanlık sistemini de bizim AK Partili taban bile doğru düzgün anlamadı. Dolayısıyla oradan istediğimizi bulamadık. Hatta yapılan algı operasyonu ile bu bazı kaygılara bile yol açtı. Artı bazı sözler çok kötü şekilde çarpıtıldı.
BİZİM YÜZDE 4.5 HDP’YE GİTTİ
- Sanıyorum HDP yanında hizalanan Kürtlerin tek meselesi o konuşma değildi. O dönemin psikolojisi iktidarın genel olarak Kobani direnişine karşı bir tavır aldığı görüntüsü vardı. Seçimde bir etkisi olduysa....
AK Parti’nin yüzde 4.5 oy oranı HDP’ye gitti. Bu, yüzde 9 demek.
CUMHURBAŞKANI’NIN AK PARTİ-CHP’YE KARŞI BİR TELKİNİ YOK
- Sanki şöyle bir görüntü var; Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti-CHP koalisyonunun çok yaşayabilir olduğuna inanmıyor. En son HDP milletvekili Celal Doğan yaptıkları görüşmedeki hissiyatı böyle nakletti. Bu tür değerlendirmeler Erdoğan’ın Türkiye’yi yeni bir seçime götürecek bir azınlık hükümetinden taraf olduğu yönünde yorumlara neden oluyor. Sizin böyle bir hissiyatınız var mı? AK Parti içinde koalisyon ve erken seçim ayrışması var mı?
Bizim partinin bir ortak söylem grubu var. Geçen hafta da toplandık biz. Benim de içinde bulunduğum bu grupta Sayın Beşir Atalay, Sayın Bülent Arınç, Sayın Yalçın Akdoğan, Sayın Nabi Avcı, Sayın Ömer Çelik, Sayın Mahir Ünal var. Orada da bu konuşuldu hiçbiri Sayın Cumhurbaşkanı’ndan böyle bir telkin almamış. Ben gidip birebir Sayın Cumhurbaşkanı ile bu konuları konuşmuş değilim ama arkadaşlarımın hiçbirisi ‘Cumhurbaşkanı CHP-AK Parti koalisyonunu uygun görmüyor’ şeklinde bir telkin yapıldığını ifade etmedi. O zaman bu nedir? İnsanlar tahmin yürütüyorlar. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı’nın ya da başka bir yetkilinin farklı görüşleri de olabilir. Görüşü öyleyse ona da saygı duymamız gerekiyor. Neticede iki siyasi partinin protokol metninde anlaşması halinde ve sürdürülebilirliği olan bir hükümet kurması halinde ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuda farklı bir tutum içinde olacağı kanaatinde değilim.
BU ANAYASA KALDIKÇA CUMHURBAŞKANI KENAN EVREN’İN YETKİLERİNİ KULLANIR
- CHP’nin seçim kampanyasından bugüne ‘Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlar içine çekilmesi’ gibi bir meselesi var.
Cumhurbaşkanı hükümet kurma görevlendirmesini yapan makam. Başbakan kendisini görevlendiren bir makamla ilgili olarak oturup bu manada bir müzakere süreci içinde olamaz, bu doğru da değil. Sayın Cumhurbaşkanı halkın yüzde 52 oyuyla seçilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini zaten kimse tartışmıyor. Ben bugüne kadar Sayın Erdoğan’ın ağzından ‘Ben anayasal sınırları aşarım taşarım’ gibi bir şey duymadım. Neticede yorum farkıdır. Hiç kimse, Cumhurbaşkanı da dahil, anayasa ve kanunların vermediği bir yetkiyi kullanamaz. Anayasa’nın 104. maddesinde cumhurbaşkanına verilen yetkiler bellidir. Bana sorarsanız Sayın Erdoğan’ın şahsından soyutlayarak söylüyorum. Parlamenter demokratik sistemde bu yetkiler çok fazladır. Sayın Gül cumhurbaşkanı olduğu dönemde de ben bunu söylemiştim. Bugünkü yetkiler Kenan Evren’e göre hazırlanan yetkilerdir, parlamenter demokratik sisteme uygun yetkiler değil. Düşünebiliyor musunuz, bir bakan kendi danışmanını cumhurbaşkanının onayı olmadan seçemez. Kenan Evren’in darbeden sonra kendisi için hazırlattığı yetkiler duruyor. Bunları Tayyip Bey kendisi için icat etmiş değil. Ama bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece Sayın Cumhurbaşkanı bu yetkileri kullanır.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AÇILIŞLARI AK PARTİ’YE YARAMADI
- ‘Sayın Cumhurbaşkanı acaba kendi çerçevesi dışında siyasi alana müdahale mi ediyor’ sorusunun en net vücut bulduğu nokta seçim kampanyası sırasında AK Parti için meydanlara çıkmasıydı. Cumhurbaşkanlığının tarafsızlığı konusunda çarpık bir görüntü verilmedi mi?
Sayın Cumhurbaşkanı yetkisini halktan alan bir kişi. Kimse Cumhurbaşkanı’na ‘Meydanlara inme, açılış yapma’ diyemez. Fakat o açılışların, o meydanlara inmenin AK Parti’ye oy isteme amacına yönelik olduğu algısı, bu propagandanın zemin bulması AK Parti’ye yaramamıştır. Bu zaten kamuoyu araştırmalarıyla ortaya çıkmış bir şey.
- Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun farkında mı?
Tabii ki farkındadır. Netice itibariyle bir anketi sadece bir-iki şirket yapsa örneklem iyi değil, tutarsızlık var derseniz. Ama bir, iki, üç, beş bunu ortaya koyuyorsa başka. Eğer muhalefetin bütün meselesi buysa bu zaten geride kaldı. Siz herkesin AK Partililiğinden şüphe edebilirsiniz de Sayın Tayyip Erdoğan’ın AK Partililiğinden şüphe etmezsiniz. Şu anda cumhurbaşkanıdır, yasal olarak tarafsız olmak durumundadır ama AK Parti’nin kurucusu Sayın Tayyip Erdoğan’dır.
- 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo sonrasında Tayyip Erdoğan başkanlık arzusundan vazgeçmiş midir?
Onun vazgeçip vazgeçmeyeceğine ben veya siz karar veremezsiniz, kendisi karar verecektir.
- Parti vazgeçti mi?
Başkanlık Sistemiyle ilgili olarak Sayın Başbakan, bu seçim sonuçlarıyla en azından şimdilik başkanlık sisteminin vatandaşın gündeminde olmadığını ortaya koyduğunu ifade etti. İster iyi anlatılamadı deyin ister başka türlü, sonuç bu. Halkın mesajını partimizin doğru okuduğuna inanıyorum.
17-25 ARALIK İÇİN HÜKÜMETİN DEĞİL MECLİS’İN NE DİYECEĞİ ÖNEMLİ
- 17-25 Aralık koalisyon görüşmelerinde nasıl bir mutabakata bağlanabilir sizin açınızdan?
Neticede icra organının ne söylediğinden ziyade Meclis’in ne dediği veya diyeceği önemlidir. Hükümetler bir şey söyler ama parlamentolar farklı kararlar alabilir. Ben 2003’te 58. Abdullah Gül hükümetinde kültür bakanıydım. 1 Mart tezkeresine karşıydım. Ret oyu verdim, oy gizli olmasına rağmen bunu ilan ettim. Bakanlar Kurulu’nda Sayın Gül’e tavrımın hükümet içinde sıkıntı yaratması halinde istifa edebileceğimi söyledim. Hatırlarsanız o zaman AK Parti’den 97 milletvekili ret oyu kullandı. Parti yönetimi, tezkerenin geçmesini ısrarla istemesine rağmen sonuç aksine çıktı. Biliyorsunuz, parti çok gayretler gösterdi.
İÇİMİZDE BİR GENEL BAŞKANLIK TARTIŞMASI YOK
- Siz geçtiğimiz haftalarda erken seçim olursa 3 dönem kuralı ortadan kalkar şeklinde bir beyanda bulundunuz. Bu konu bugün AK Parti içinde Sayın Davutoğlu ile birlikte üzerinde çalışılan bir konu mu? AK Parti’nin ağustos sonundaki kongresinin bir gündem maddesi mi bu?
Kongre ağustosta, eylülde de olabilir, ekimde de olabilir. Şu anda ha denilse bizim olağan kongremizin yasal süre içinde toplanmasının önünde herhangi bir engel yok. Ama önceliğimiz Türkiye’yi bir an önce bir hükümete kavuşturmaktır. Ayrıca içimizde bir genel başkanlık tartışması da yok. Ama eğer neticede bir seçim olursa 68 kişi için 3 dönem kuralı otomatikman kalkmış olur. Ama bu 68 kişi yine listeye girecek diye bir şart yok. Bir kısım arkadaşımız kendisi aday olmayacak. Bir kısmı müracaat etse de konmayabilirler. Ama hükümet kurma mesaimizden dolayı bu konu gündeme de gelmedi, hiç konuşulmadı bile. Ama benim şahsi fikrim her halükârda bu kuralın kaldırılması yönünde. Biz, 2015’te bir seçim yapılır ve Türkiye kemiksiz bir 4 yıl kazanır gibi bir beklenti içindeydik. Biliyorsunuz, uluslararası finans çevreleri istikrara bakar, önünü görmek ister. Maliye Bakanımızın açıklaması var biliyorsunuz; ‘Bir daha seçime gidersek 2015’i de kaybedebiliriz’. Bu doğru bir tespittir. Ben 3 dönemlik arkadaşlar içinde de ‘Aman hemen seçime gidelim’ diye bir tavırla karşılaşmadım.
KURUMSAL DAVET OLMADAN ADAY OLMAZ
Diyelim ki önümüzde kongre var, Sayın Gül gelip de ‘ben de adayım , ey il başkanları, ey delegeler bana oy verin’ gibi bir tavrın içine hayatta girmez. Ama günün birinde bu parti – genel başkanından yetkili kurullarına kadar- rızaya dayalı olarak Sayın Abdullah Gül’e ‘Bizim size şurada ihtiyacımız var’ diye bir davette bulunursa, Abdullah Gül’ün ‘Ben yokum, kendimi emekliye ayırdım’ diyeceği kanaatinde değilim. Bunun dışında kalan tahmin ve dedikoduları Sayın Gül de partimiz de ciddiye almıyor. Ben Sayın Abdullah Gül gibi devletin her kademesinde bulunmuş bir tecrübe birikiminin verebileceği bir çok hizmet olduğunu düşünüyorum. Ama siyasetin içinde ama bir düşünce kuruluşunda ama bir uluslararası kuruluşta. Abdullah Bey o dinamizme sahiptir.