Adı Barış olan İslam'ın iki büyük ilahi referansı vardır. Birincisi Yüce Allah katından ayet ayet inen ve yazılı olarak derlenen Kur'an-ı Kerim, diğeri ise bu ilahi kitabın emirlerini yaşamlarında uygulayan, İslam'ın ilahi rol modeli olan Hz. Resulullah (sav) ve Ehlibeyti'dir.
~~Adı Barış olan İslam’ın iki büyük ilahi referansı vardır. Birincisi Yüce Allah katından ayet ayet inen ve yazılı olarak derlenen Kur’an-ı Kerim, diğeri ise bu ilahi kitabın emirlerini yaşamlarında uygulayan, İslam’ın ilahi rol modeli olan Hz. Resulullah (sav) ve Ehlibeyti’dir.
Akla hemen şu soru gelebilir. Ehlibeyt kimlerden oluşmakta?
Bu sorunun cevabı ise Ahzap süresi ayet 33’de bildirilmektedir.
“Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler”
Ehlibeyt, Hz. Resulullah (sav) başta olmak üzere kendi eğitimi ve öğretisiyle yetiştirdiği ev halkından olan Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (as)’lardan ibarettir.
Yüce Allah’ın İslamı bu iki ilahi referansla müjdelediğini ise ‘Gadir-i Hum’ olayında Hz. Resulullah meşhur şu hadisi ile teyit etmektedir. “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah’ın Kitab’ı ve benim itretim Ehl-i Beyt’imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar.” buyurmakta. (Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122.)
Gerek Kuran ve gerekse, hadislerde işaret edilen bu iki kavram İslam’ın özünü teşkil etmektedir. İnsanlık İslam’ı bu iki ilahi referans ışığında değerlendirdiği zaman İslam’ın gerçek yüzüyle yüzleşebilmektedir.
Her dinde olduğu gibi islam dininde de tekfirci gruplar her zaman var olmuşlardır. Bu zihniyet Peygamberimiz dönemi ve sonrasında sahneye çıkarak İslam’a çok büyük darbe vurmakla kalmamış, İslam’ın iki büyük referansından olan ‘Ehlibeyt mensuplarına saldırmış, hakaret etmiş hatta katletmişlerdir. Allah’ın referansıyla yüklenen Ehlibeyt mensuplarına açıkça saldırmışlardır.
İslam en büyük şahsiyetleri, bugünkü Selefilik ve Vehabbiliğin fikir babalığını yapan o günki tekfircilerin saldırılarıyla şehadet şerbeti içmişlerdir.
Bu tekfirci zihniyet olan Selefi ve Vehabbi düşünceleri ne yazık ki, islamı gerçek mecrası olan ‘Kur’an’ ve ‘Ehlibeyt’ eksenli değil de, kendi sapık ideolojik ve saplantılarıyla yorumlamaktadırlar.
Bu zihniyet, her dönemde İslam coğrafyasında hakim idarelerde oldukları için sapık ideolojik düşüncelerini ‘İslam’ın özü olarak dünya kamuoyuna her asırda deklare etmiş, o günün algı operasyonlarıyla sapık inançlarını bugüne kadar getirmişlerdir.
Gerçek Muhammedi İslam ise zalim idarecilerinin hep hedef tahtasında olduğu içinde, İslam’ın Özü olan iki ilahi referansı eksen alan Müslümanlar ise, asırlardan beri en büyük inanç önderlerini teröre kurban vermelerine rağmen, bu yoldan ayrılmadılar.
Ehlibeyt inancına müntesip Müslümanlar, ölmelerine ve katliamlara uğramalarına rağmen, gerçek İslam anlayışı mecrasından ödün vermeden bu günlere kadar gelebilmişlerdir.
Bugün ki dünyamızda bile bu iki zihniyetin mücadelesi devam etmektedir. Hak ve Batıl savaşında Kuran ve Ehlibeyt inancına sahip Müslümanlar haklı davalarında ne yazık ki mazlum duruma düşürülmüşlerdir.
Bu gün Selefi ve Vehabbilik’ten beslenen El Kaide, El Nusra, İŞİD gibi tekfirci terör gurupları Öz Muhammedi Müslümanlarla beraber, tüm insanlığı terör etmektedirler. Oysa ki, İslam’da her zaman savunma hakkı vardır, saldırı hakkı yoktur. Hz. Resulullah (sav)’ın tüm savaşları dikkat ederseniz savunmaya yönelik savaşlardır.
Adı barış dini olan İslam’ı ‘Ademiyet kardeşliği’, ‘insan sevgisi’ mecrasından çıkartıp, ölüm, kan içici, baş kesme gibi vahşetle özdeşleştiren Vehabbi zihniyetini Müslümanlar olarak red ediyoruz.
İmam Ali (as) buyurmuştur: “Müslümanlar din kardeşimiz, İnsanlar ise Adem kardeşimizdir. Nihayetinde Ademiyet’te kardeşiz”.
Bizler, bu anlayıştan yola çıkarak, ‘insanlığın adem kardeşliği olduğu bilinciyle, tüm toplumların inanç ve yaşam haklarına saygılı bir ortam ve yaşamı insanlığın ortak değeri olarak görmekteyiz. Bunun için Batılı dostlarımızın İslam’ın asıl özü olan ‘Ehlibeyt inancını’ yakından takip etmeli ve incelemelidir.
İslam’a düşünce dürbünün doğru tarafından ‘Tevhid’le baktıklarında adı Barış olan İslam dini’ni kendilerine daha yakın göreceklerdir. Ancak dürbünün tersiyle tekfirci bakışla baktıklarında ne yazık ki İslam’ı kendilerine uzak göreceklerdir.
İşte tam da bu meyanda batılı dostlarımızın ‘İslam’ın özü olan Ehlibeyt İnancı ile ilgili tavsiyeleri içeren, Rehber Ali Hamanei’nin ‘onlarca dilde yayınlanan ‘Batılı gençlere Mektupları’nı tüm genç dostlara okumalarını tavsiye ediyoruz.
İnançlar farklılık ve zenginlik olarak, toplumsal barışın ve kardeşliğin vazgeçilmez unsurları olmalıdır. Bu anlamda İnsanı ‘Düşünen ve Eşrefi Mahlukat’ olarak yaratan Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Nimetlerin en güzeli olan kardeşlik duygusu, isimlerin en güzeli olan ‘Barış’ adlı dinimizin, kuşatıcı sevgi ve saygı dolu inancı olan ‘Ehlibeyt Muhabbetiyle’ tüm İnsanlığı selamlıyoruz.
Yüce Rabbim bizi ilahi referansları olan ‘Kuran ve Ehlibeyt’ sevgisi ve yolundan ayırmasın inşallah…..
Saygılarımla…