Bu yaz tatili vesilesiyle, güzel ülkemiz Türkiye'de 14 günlük bir gezi ile, güzel ülkemizin coğrafyası ve insanlarını objektiflerimize yansıttık. Bu gezimizden anekdot ve izlenimlerimizi zaman zaman sizlerle paylaşacağız. İstanbul durağımızda bende 21 önce derin hatıraları olan Zeynebiye'den bahsetmek istiyorum bu bölümde.
Bu yaz tatili vesilesiyle, güzel ülkemiz Türkiye’de 14 günlük bir gezi ile, güzel ülkemizin coğrafyası ve insanlarını objektiflerimize yansıttık.
Bu gezimizden anekdot ve izlenimlerimizi zaman zaman sizlerle paylaşacağız. İstanbul durağımızda bende 21 önce derin hatıraları olan Zeynebiye’den bahsetmek istiyorum bu bölümde.
Zeynebiye’de manevi olarak kişilik ve inancımda en güzel yılların olduğu (1991-1998) günlerdi.
1978’li yıllarda başlayan Zeynebiye Hareketi, Hareket önderi Sayın Hüccetül islam Selahattin Özgündüz, yakın mesai arkadaşı merhum Şeyh Hamit Turan ve alim arkadaşları tüm baskı ve zorluklara rağmen, halkın önünde birlik ve beraberlik için var güçleriyle mücadele ettiler.
1990’lı yıllarda tanıdığım ve sürekli irtibat halinde olduğum ‘Zeynebiye’de değerli alimlerimizden inançsal ve milli konularda çok bilgiler edindim. İdeolojinin hakim olduğu yıllarda Bir taraftan fazla dini bilgisi olmayan gençleri biraraya toplamak onlara dinini, vatan ve millet sevgisini anlatmak, diğer taraftan da farklı bir mezhebin müntesipleri olarak, hem kendi halkına hem de diğer komşulara ve insanlara inancını anlatmak. Tüm bunların yanında o günün yoksul halkını bir inanç merkezinde toplamak çok zor bir işti.
Özellikle Sayın Özgündüz 1980 darbesi döneminde bir çok zorluklarla karşılaşıp, gözaltına alınarak bedel ödemişti. O günlerde Zeynebiye hareketine bakış açıları farklı olanlar ilerleyen zamanlarda bu hareketin vatansever insanlardan oluştuğunu vatandaşlık görevlerini yaptıklarını ve devletlerine olan bağlılıklarına kanaat getirerek, bakış açılarını değiştirdiler.
Ancak ilerleyen yıllarda şimdi darbeci olan FETÖ’cüler de bu hareketten çok rahatsızlardı. Çünkü onlar bu hareketi elde edememenin sancılarını yaşayarak, hareket önderlerine yönelik, iftira kampanyaları başlatarak, kendi toplumunda nifak tohumları ekerek, bölüp bu hareketi atıl kılmak istediler.
Vatansever Zeynebiyeliler tüm art niyet, tahrik ve baskılara rağmen liderlerinin etrafında kenetlenerek kriptocu Fetö kalemşörlerine asla taviz vermediler.
Yıllarca bu hareketin içerisinde birisi olarak şunu belirtmek isterim Caferiliğin özellikle İstanbul’da ve diğer illerde kabul görmesi yaşatılması noktasında bu hareket önderlerinin hakkını teslim etmek lazım. Kars ve Iğdır ve yöreleri dışında, batı şehirlerinde, bir çok camilerde ezanımızda ifade edilen ‘Aliyyen veliyullah’ nedeniyle ezanlarımız dışarıda yankılanamıyordu. Açılan iz ve verilen mücadele neticesinde bugün hamdolsun ezanlarımız hemen hemen her yerde yankılanmakta.
Hareket önderleri ve yarenleri olan alimlerimizin basın yoluyla kendilerini ifade etmeleri anlatmaları çok yararlı oldu. 90’lı yıllarda Zeynebiye bünyesinde çıkarılan haftalık, 7 bin tirajlı ‘Alemdar Gazetesi’ ve ‘Alemdar Radyosu, Alemdar Takvimi, ile Türk basınında yer aldık. Bu yayınlarda emek veren Merhum Şeyh Hamit Turan, Şeyh Şirali Bayat, Nurettin Şirin, Kasım Alcan gibi ismini şuanda hatırlayamadığım onlarca arkadaşlarla sesimizi duyurmaya çalıştık.
‘İmam Hüseyi (as) ve Kerbela Şehitlerini’ o yıllarda ilk olarak, Camii dışında onbinlerle başlayan, yüzbinleri bulan Ehlibeyt dostlarıyla anmaya başlamıştık. İstanbul’da bulunan ‘Ehlibeyt Dostları, Ali ve Hüseyin Sevdalısı Yüzbinlerce kişi meydanlarda toplanarak ‘Lebbeyk Ya Hüseyin’ diye, yeri göğü inletirken, tüm ulusal basın görsel ve yazılı olarak bu anlamlı Aşura anmalarını manşetlerine yansıtıyorlardı.
Daha sonra Avrupa’dan tüm etkinlikleri izlemeye ve gurur duymaya başladım. Tüm bu sadakatli çalışmaları yapan Zeynebiye önderi ve Zeynebiyelileri alkışlaması takdir etmesi gerekenlerin, dar düşünce, şahsi ve bölgesel bakış açılarıyla hareketi eleştirmesi esef vericiydi.
Depremden sonra 1999 yılında ben Avrupa’ya gittim hizmetlerime bugüne kadar orada devam ettim. Geçen yaklaşık 21 yıllık süreçten sonra bu yıl geçtiğimiz günlerde Zeynebiye’ye gittim. Öncelikle O günden bugüne Zeynebiye çevresi çok değişmiş ve tanımakta hayli zorlandım. Eski Camii deprem nedeniyle yıkılmış, yerine daha görkemli ve kapsamlı büyük bir Camii ve Kültür merkezi inşaatını görünce sevindim. Bu Ehlibeyt Cami ve Kültür Merkezi Avrupa’nın en büyük Ehlibeyt mekanlarından birisi olduğunu ve inşaatın kaba yapısının bittiğini gördüm çok duygulandım. Nereden nereye. Çamurlu yollardan gelip, o günün şartlarında derme çatma bir camiden Külliyesiyle muhteşem bir Cami’yi görünce sevindim elbette.
Bu güzel Camide Cuma namazını kılmanın mutluluğunu yaşadım. Cuma İmamı olarak hutbe veren değerli lider Selahattin Özgündüz, hutbesinde o güne tevaffuk eden ‘Hz. Ali (as) ve Hz. Fatıma (sa)’nın kutlu izdivaçlarını hadislerle anlattı. Bir çok kişinin evlenmek istediği Hz. Fatıma tüm adayları es geçerek, Hz. Ali’yi eş olarak seçmesini, Hz. Resulullah (s.a.a)’tan İmam Ali’nin Fatıma’yı çekinerek istemesini, Allah’ın istediği ve meleklerin şahitliğinde kıyılan nikahı ve verilen mehri detaylı anlattı. ’Bu kutsal evlilikten gençlerin örnekler ve dersler almasını öğütleyerek’ Cuma’yı kıldırdı.
İnşaat halindeki yeni Camii tamamen cemaatle dolmuştu. Mesafe kuralına uyularak maskelerle kılınan namaz dualarla son buldu.
Bir kez daha Lider Şeyh Selahattin Özgündüz Hocamızın şahsında tüm emeği geçenleri ve Zeynebiye cemaatini yürekten tebrik ediyorum.