Çocukluğumun yoksul günleriydi... İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Annem sürekli tarlada çalıştığı için küçük omuzlarımızda, büyük yükler vardı. Okuldan çıkar çıkmaz, koşarak eve gidiyor, boyumu aşan ama yaptıkça da huzurlaşan işleri yapmaya çalışıyordum.
Çocukluğumun yoksul günleriydi... İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Annem sürekli tarlada çalıştığı için küçük omuzlarımızda, büyük yükler vardı. Okuldan çıkar çıkmaz, koşarak eve gidiyor, boyumu aşan ama yaptıkça da huzurlaşan işleri yapmaya çalışıyordum.
Yorgun argın eve dönen annem için, serpme topraktan ibaret balkonu sulayıp süpürmek ve oturacağı minderi hazır etmek en sevdiklerimdendi...
Yine bir gün okuldan kuzenimle çıkmış, ninemin fistanından artan lastikle boynuma taktığım silgim ve çanta niyetine kullanmak zorunda kaldığım beyaz naylon poşetimle birlikte, eve doğru giderken, köy dolmuşu ile karşılaştık. (Dolmuşun içi insanla, eşyayla benim yüreğim ise bambaşka duygularla dolmuştu. İçinden inmesini istediğim o kişi hiç bir zaman inmeyecek, dolu dolu gelmeyecek olsa da çocuk kalbimden ümit eksik olmuyordu.)
Ben böyle düşüncelere dalmışken, kuzenimin "Babaaaa" sesi ile kendime geldim.
Gelen amcamdı. Utanmasam ben de koşacak, boynuna sarılacak, eksik yanımı dolmuş gibi dolduracaktım.
Ama yapamadım. Araçtan inen amcam, elindeki elma poşetini kuzenime verip, boş kalan kolunu açarak beni çağırdı. (Amcam ince ruhlu, duygulu bir insandı. Babamızın yokluğunu, gönlünün tokluğu ve hareketleri ile dengeler bize öyle davranırdı. Evimizin karşısındaki camide ezanı okuyup, evine dönerken, muhakkak uğrar, hal hatır sorar, varlığıyla eksiğimizi tamamlardı.)
Bir kaç adım atıp ona doğru yönelsem de, kuzenimden çekinip olduğum yerde kaldım. Amcam ise kızına sarılmadan büyük bir edeple yanıma geldi, diğer elindeki poşeti de bana verip "hadi gidelim" dedi. Amcamın bir eli kızının, diğer eli benim boynumda olduğu halde yürüdük. Onların evine yaklaşınca ben poşeti amcama uzattım. "Men gedirem" dedim.
Amcam tevazu ile bağrına basıp sarıldı. Naylon okul çantamın içine dört elma, dört portakal koyup elimi tuttu ve beni evimize kadar bıraktı. O gün tam manası ile olmasa da tadacak kadar baba sevgisi yaşamıştım.
Çocuklarından bizi ayırt etmeyen, bizim yanımızda sarılıp çocuğunu şımartmayan bu koca cüsseli adamın, şefkati ve davranışları ile hatıralarımda yeri hep güzel kaldı.
Şimdi ne zaman babam için ellerimi duaya kaldırsam, amcam için de okur rahmetle yad ederim. Bugün ölüm senesi. Nur içinde yat baba adam!
Bu vesileyle, Rabb'im hepimizin ölmüşlerini Rahmet kapısında ağırlasın inşAllah.