Bin yılların sessizliğinden, gölgeler arasından kadın tarih perdesinin arkasından ortaya çıktı. Ne zarafetin bir sembolü olarak ne de sürekli bakım ve hizmet eden bir figür olarak… O, kendi varlığını kendisi tanımlayan bir insan olarak sahneye çıktı. 8 Mart, kadınların toplumun onlardan bekledikleri için değil, kendi kazandıkları için ayakta durduğu gündür. Bu gün, sadece bir anma ya da takvimde işaretlenmiş bir tarih değil; hala devam eden bir mücadelenin yankısıdır.
Ama 8 Mart sadece bir tarih değildir. Bu gün bize hatırlatır ki, kadının özgürlüğü bir lütuf ya da verilmiş bir ayrıcalık değildir. Bu, yüzyıllardır inkâr edilen ve bugün bile dünyanın birçok yerinde sorgulanan bir haktır. Kadının özgürlüğü lüks ya da geleneksel rollerin inkârı değil, seçim hakkına sahip olmaktır. Öyle bir seçim ki, orada toplum bir yargıç rolü üstlenmez, aksine insanın potansiyelini gerçekleştirmesi için bir zemin hazırlar.