Önceliğimiz teknoloji odaklı politika/ Prof, Dr. Hasan ALKAŞ

Almanya Rhine-Waal University of Applied Sciences Dekanı Prof. Dr. Hasan Alkaş ile Ulaştırma Bakanı Danışmanı sıfatı ile bir röportaj yaptık. Sanayi politikasının günümüzde, resmi devlet politikası olarak da tartışıldığına vurgu yapan Alkaş, teknoloji odaklı sanayi politikanın, AB’nin 2020 stratejisine uygun olarak Türkiye’nin önceliklerinden olduğunu kaydediyor.

Almanya Rhine-Waal University of Applied Sciences Dekanı Prof. Dr. Hasan Alkaş ile Ulaştırma Bakanı Danışmanı sıfatı ile bir röportaj yaptık. Sanayi politikasının günümüzde, resmi devlet politikası olarak da tartışıldığına vurgu yapan Alkaş, teknoloji odaklı sanayi politikanın, AB’nin 2020 stratejisine uygun olarak Türkiye’nin önceliklerinden olduğunu kaydediyor.

Avrupa Birliği mevzuatının haberleşme kanu nunun oluşumunda görev alan Prof. Dr. Hasan Alkaş, teknoloji odakı ulusal politikanın öncelikleri arasında olduğunu kaydediyor. Bu teknolojiler içinden de, lazer ışığına ve ışığa dayalı bütünteknolojileri kapsayan fotonixin Türkiye’nin güneş ışığı avantajından dolayı birincil derecede önem taşıdığını belirtiyor.
Türkiye’de yeni bir inovasyon ve bilişim teknolojileri ofisi kurulması görevinin Başbakanlığa bağlı olsa da, Ulaştırma Bakanlığı himayesinde de oluşturulması gerektiğini ifade ediyor.

Türkiye’nin teknoloji odaklı sanayi politikası ve öncelikleri ne olmalıdır.
Buna paralel olarak sanayi bakanlığı bünyesinde, Ar-Ge çalışmaları ve gelecek hedeferine yönelik bir ofis kurulması
yönündeki değerlendirmeleriniz nedir?

Teknoloji odaklı sanayi politikasının Türkiye’nin önceliklerinden biri olduğuna inanıyorum. Bu çerçevede AB’nin yeni 2020 stratejisinden kasıt, yatay olan sanayi stratejisini artık sektörlerin de farklılıklarını dikkate alacak şekilde uyarlamak.
Yani sanayi politikası 25-30 yıl önceki gibi negatif algılanmaktan çıkıp, resmi devlet politikası olarak da tartışılmakta. Bu anlamda Avrupa Birliği’nin teknoloji odaklı sanayi politikasına aklıma ilk gelen kilit teknolojiler stratejisini söyleyebilirim. AB yeni bir sanayi politikasını başlatıyor.
ABD, Japonya gibi diğer dünya blokları ile rekabet etmek istiyor iseniz, teknolojik önceliklerinizi belirleyip onlara odaklanmalısınız.
AB’nin de teknolojik öncelikleri nedir?: Nano teknoloji, nano micro elektronik, nano materyaller, endüstriyel biyo teknoloji, fotonix (lazer ışığına ve ışığa dayalı bütün teknolojiler). Bu teknolojik alanlar içerisinde kanaatimce Türkiye için en önemlisi fotonixtir. Güneş enerjisinin verimliliğini nasıl artırabilir ve kullanabiliriz. Yine bilişim sektöründen hizmetler gerekiyor. Yarı iletkenler, uzaktan kumanda etme noktasında yeni araç ve gereçler gerekiyor. Bilişim bu alanda çok önemli bir rol oynamaktadır. Bunun dışında Türkiye’de yeni bir inovasyon
ya da bilişim teknolojileri ofsi kurulması görevi daha çok Ulaştırma Bakanlığı’na verilmiş bir görevdir. Hemulaşım, hem de iletişimden sorumlu olduğu için bu konunun da muhatabıdır. Bilişim teknolojileri ile ilgili ofis her ne kadar Başbakanlığa bağlı olsa da, Ulaştırma Bakanlığı himayesinde de olması daha da makul olur, diye düşünüyorum. Bazı ülkelerde bu işin bakanlığı olduğu göz ardı edilmemelidir. Artık Avrupa, bu çalışmaları üretime, istihdama ne kadar katkı sağlıyor ve verimliliği ne kadar artırıyor noktasından ele alıyor. Bilişim ayrıca elektronik aygıtların içine
yerleşmiş durumda, konuyu sektör olarak ele alırsanız, tam olarak anlaşılmayacaktır. Günümüzde sıradan bir makinenin yazılımı olmasa verimli çalışamayacağı ortadadır. Dolayısı ile bilişim sektörünün hem kendisine
hem de sektörün çarpan etkisine bakmakta fayda vardır. Hükümet içinde bir yapılanma olacaksa, Başbakanlığa bağlı ve Ulaştırma Bakanlığı himayesinde şekillenmelidir.

Bilişim teknolojileri konusunda AB’nin Türkiye’den beklediği ve alması gereken yol nedir?
Bilişim teknolojileri konusunda AB mevzuatının daha fazla AB mevzuatı muktesebatına uydurulmasını bekliyor. Haberleşme kanunu Türkiye’de yazıldı. Şahsen, bu kanunun hazırlanmasına hasbelkader katkıda bulundum. Ama orada birincil önceliğimiz AB mevzuatına uyum değildi. Önce Türkiye’nin önceliklerine baktık. Sonra AB’ye uyuma da bakıldı ama ana fikir değildi. Burada AB haklı olarak, bazı kurumsal konulara değiniyor. İşte BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) bağımsızlığı gibi. Ama bu tartışma Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde de yapılmaktadır. Bir kurum bakanlıktan ne kadar bağımsızdır; bakan ne kadar etki yapabilir, tartışmaları sürekli Avrupa’da yapılmaktadır.
Diğer taraftan evrensel hizmet fonunun kullanımı noktasında AB, Türki
ye’nin vergi yükünün hâlihazırda çok
yüksek olduğuna vurgu yaparak, “Bunu bir vergi gibi sektöre yüklemeyin”uyarısı yapıyor. Ama Türkiye’nin de kendine göre gerekçeleri var. Her ne kadar evrensel fonu AB’de olduğu gibi kullanmıyorsa da, geniş bant penetrasyonunu artırmak için işte okullara internet vermek ve bilgisayarı taşımak
için ülke ekonomisi için iyi ve doğru şeyler yapılıyor. Ama evrensel hizmet fonu mantığı ile de pek uyuşmuyor.
AB’de haklı olarak Türkiye’nin ilerleme raporlarında bu konulara sık sık değiniyor.

Geniş bant mobile kayarsa Türk Telekom’un gelir kaynağı biter! Bir başka konu da geniş bant konusundaki rekabetin yeterli olmadığına değiniyorlar. Aslında dikkat ederseniz, Türk Telekom’un ana stratejisi geniş bant konusunun geliştirilmesi olmalı. Sesten dolayı bir gelir kaybı söz konusu. Sesin çoğunluğu mobile doğru kayıyor. Geniş bantta sabitten mobile doğru kayarsa, artık Türk Telekom’un gelir kaynağı ortadan kalkmış oluyor.
Buna rağmen bakıyorsunuz, Türk Telekom’un 6-7 milyon civarındaki üye sayısına karşın ADSL’ye yönelik yatırımları yeterli değil. Bu rakamlarda da gerçekçi olmak lazım. Biz, ‘34 milyonluk geniş bant kullanıcısından söz ediyoruz’ ama diğer taraftan da 6-7 milyonluk bir ADSL kullanıcısı var. Diğer teknolojiler ne kadar kullanılı
yor son rakamlar elimde değil. Ama biz hane halkı içindeki sayıyı artırarak 34 milyon sayısına ulaşıyoruz. Kimisi internet cafeden internete bağlanırken, kimisi ofisinden bağlanıyor. Aslında, uluslararası karşılaştırmalar baz alındığında burada da sağlıklı olmadığımız, geride olduğumuz söylenebilir. Avrupa Birliği’nin rakamları ne ise aynı bazda konuyu ele almak lazım. Aksi takdirde yüksek istatistikî veriler ile kendi kendimizi kandırmış oluruz.

İnternet kullanıcı sayısında gerçekçi rakamlar nedir?
Bu konuda bir tahminde bulunmak güç. Bununla birlikte ADSL kullanıcı sayısı 6-7 milyon mu? Geniş bant kullanıcı sayısı da odur. Bir abone aldığı cep telefonu üzerinden 3G antlaşması yapıyor ise oda istatistikî veriye dâhil
edilebilir. Buna karşın, abone arada sırada görüntülü görüşme yapıyorsa bunun ekonomiye bir katkısı olmaz.
Dolayısı ile bu verileri hazırlarken de çok titiz davranmak gerekir. Türkiye’de kablo ve uydu potansiyeli de var
ki, ona da bakmak lazım. OECD kriterlerinde bu oran yüzde 2 oranında çıkmış. Çok düşük görünüyor. Tabii bakmak lazım kaç megabytten sonrasını geniş bant olarak algılıyor. Burada veriler çok düzgün iletilmemiş ve bu yüzden sonuçlar böyle düşük çıkmış olabilir. Bununla birlikte 7 milyon civarındaki ADSL kullanıcısı en dikkat
edilmesi gereken alandır. Eski bakır kabloyu yenileyerek, belli bir kapasiteye kadar gelebilirsiniz. Uzun vadeli
geniş bant hizmeti vermek istiyor ise Türk Telekom, bunu ancak fiber yatırımı yaparak sağlayabilir.

Fatih projesi ve eğitime katkısı noktasında ki hedeferle ilgili bilgi
verebilir misiniz?
Ulaştırma Bakanı’nın anlattığı
Fatih projesi, çok güzel ve önemli bir proje. AB’de bu tür projeleri her zaman destekler. Eğitimde, dijital tahta-
lar ve tepegözün kullanılması ve
sınıfarı sofstike hale getirmek önemli bir aşamadır. Ancak bunun finansma-nını AB eleştirebilir. Siz bunu evrensel hizmet fonundan finanse ediyorsanız, bu evrensel hizmet fonunun işi değil. AB’de başekonomist olarak çalıştığım döneme ait ilerleme raporlarından söz ediyorum. O dönem belli maddeleri etkileme ya da şahsen yazma imkânım da oluyordu. Bu sorular, sürekli karşımıza gelecek olan sorular. Buradaki fonu kendi amacına uygun olarak kullandığımız zaman birçok işi halletmiş oluyoruz. Evrensel hizmet yönetmeliği, mesela mobille de bu tür hizmet verme şansını veriyor. Aslında yönetmelik buna açık ama sektör de bunu ciddi bir şekilde ele alıp, değerlendirmiyor. Sektörün yaptığı mobille ses hizmetlerini götürüp ondan sonra evrensel hizmetten fayda sağlamak. Sektörün evrensel hizmetten anladığı, “Ben gidip yatırımımı yapayım, 10 milyon yatırım mı yaptım. 10 milyonu evrensel hizmetten alayım da iş bitsin.” Evrensel hizmet bu değil. Adı üzerinde, evrensel hizmet finansmanı yapıyor. Yani hizmeti, sizin oraya götürdüğünüze bakmıyor. Onu siz amortismanları üzerinden, yıllara vurarak, verdiğiniz fiyatları isteyeceksiniz. Ama devlete gidip, “Ben şuraya 20 milyon para yatırdım, paramı ver, hizmeti de ayrıca öde” deniliyor ki, bu evrensel hizmetin mantığına aykırı. Aslında evrensel hizmet fonu her iki taraf içinde son derece yararlı ve esneklikleri olan bir yapı. Ama bu esneklikleri kullanmaya hazır ve istekli olmak gerekiyor. Sektör bunu çok daha iyi kullanabilir. Zaten evrensel hizmet fonunun diğer alanlara kaymasının nedeni de ana amacı için kullanılmamasından kaynaklanıyor.

İnternet hizmetleri, ileri Batılı toplumlara göre Türkiye’de pahalı ve yavaş. Bu konuda ne yapılabilir? Öncelikle alt yapı çalışmalarının hızlandırılarak fibere yatırım yapılması gerekiyor. Bu da son derece büyük bir maliyet anlamına geliyor.

Hasan Alkaş: Türkiye’de vergi yükü bir hayli yüksek. Bu da haliyle piyasanın önünde ciddi bir bariyer oluşturuyor. kabloyu yenilemek 100-150 Avro ise fiber 500 Avro’dur. Ama o bakır kablo ile belli bir yere kadar gelebilir, mesela
HD TV hizmeti veremezsiniz. Bu hizmet arttıkça, maliyetleri düşürebilir, düşük maliyetleri de fiyatlara yansıta-
bilirsiniz. 6-7 milyonluk bir ADSL kitlesi ile çok fazla da seçeneğiniz olmaz. Penetrasyonlar arttıkça fiyatlar da kendiliğinden düşer. Bunun için de girdi piyasaları alanında, daha neler yapılabilir, tüm enstrümanlar en verimli şekilde kullanılabiliyor mu? Bakmak lazım.

1999 depremi ile getirilen geçici iletişim vergisi, sektöre yapıştı kaldı. İnternette de yüksek vergilere yönelik eleştiriler yapılıyor bu konuda ki yorumunuz nedir?
Türkiye’de yüksek vergi yükü konusunda bana anlatılanlara bakılır ise ki kendim de gözlemledim, bir hayli yüksek. Yüksek vergi yükü, haliyle piyasanın önünde bir bariyer oluşturuyor. Maliye bakanlığı çalışanları konuyu farklı senaryo ve bakış açısı ile analiz etseler, bu durumdan hem sektör faydalanacak, hem de maliyenin vergi gelirleri düşmemiş olacak. Yüksek vergiler sektör için çok büyük bir bariyer. Ve bu durumun düzeltilmesi
ancak, maliye, ulaştırma ve sanayi bakanlıklarının ortak çalışması ile mümkün olabilir. Zaten bu vergiler evrensel hizmetlerden alınıyor, hem verginin kendisi de yüksek, lisans bedelleri, frekans bedelleri mevcut. Bu yapı sonuç olarak fiyatlara yansıyor, vatandaşta ödüyor. Uzun vadede bu durum rekabet açısından sağlıksız bir durum yaratıyor.

Türksat gibi örneklerde olduğu gibi kamunun özel sektörle rekabeti eleştiri alıyor... Kamuda diğer şirketler gibi kar etmek, en azından maliyetlerini çıkaracak biçimde rekabet etmek isteyebilir. Burada rekabeti bozucu bir takım un-
surlar var ise o alandan özel sektörün uzun vadede çekilmesine neden olacaktır. Bu da piyasanın bozulmasına ve yıkılmasına neden olur. Türksat’ın kendine göre görevleri var. O görevleri yaparken, piyasanın dengelerini de gözetmeli.

Bilişim zirvesi adı altında, Türkiye ithalatçıların cenneti haline getirildi. Türkiye’nin teknolojide kendi üretimini yapıp, markalarını yaratabilmesinin yol haritası nedir? İthalatımız çok yüksek ise o zaman yerli malını özendirelim, politikası cazip gelebilir. Ama buna da dikkat etmek gerekir. Söz konusu yerli ürün normal rekabet ortamında kendine yer bulamıyor ve satılamıyor ise devletin bu ürünleri bu anlamda teşvik etmesi de tüm sektörü zarara sokacaktır. Önemli olan üretim şartlarını cazip hale getirerek, oradaki yatırımları öyle cazip hale getirebilirsiniz.
Avrupa Birliği o noktada şunu düşünüyor, ben bölgeyi yatırımlar için nasıl cazip hale getirebilirim.
Türkiye’nin de konuya böyle bakması gerekiyor. Bunun için de teknolojik önceliklerini seçmesi gerekiyor.
Teknolojinin hangi alanında avantajınız var ona bakacaksınız ve buna bağlı olarak belli konulara odaklanıp, yatırımlarınızı yapacaksınız.

FİNANS DÜNYASI/ bilişim  OCAK 2011