“Kadın cinayetlerini durduracağız platformu” kadına yönelik cinayetleri ve şiddeti durdurmak için yasa hazırlıyor, ilgili mevzuatın kadınlar aleyhine yorumlanmasına karşı çıkıyor.
“Kadın cinayetlerini durduracağız platformu” kadına yönelik cinayetleri ve şiddeti durdurmak için yasa hazırlıyor, ilgili mevzuatın kadınlar aleyhine yorumlanmasına karşı çıkıyor.
“Kader derneği” Seçimler için 275 kadın milletvekili öneriyor.
Neden, yoksulluk değil, cahilliktir diyorlar;
Cennet anaların ayağının altındadır diyorlar:
“Kadına şiddet uygulayan ERKEK değildir” diyorlar;
Kadını baş tacı edeceğiz diyorlar;
Kadınsız bir dünya olamaz diyorlar.
Eski düzenin sürmesini isteyen bazıları da;
“Kadın perdesiz bir ev gibidir. Perdesiz ev de ya satılıktır, ya da kiralıktır” diyorlar,
“Açık giyinirse, tacize ve tecavüze layıktır” diyorlar,
“Fişle priz eşit midir ki? diyorlar,
Diyorlar da diyorlar!
Erkeğin kadına bakışını normalleştirmeliyiz. Ancak nasıl? Eğitim-eğitim-eğitim! Önce ailenin eğitimi. Çocuklarımız zaten eğitilmiş bir ailenin terbiyesini alacakları için problem her kuşakta daha da azalacaktır.
Türkiyemizde günde ortalama beş kadın öldürülüyor. Şiddetin cahillikten kaynaklandığının göstergelerinden biridir bu. Kaç kuşaktır süregelen anlayış iyileştirilememiştir. İyileştirmek için caba harcayan bilim insanları, dernekler bir şekilde hareket edemez hale getirilmişlerdir. İktidarın oy avcılığı söylemleriyle yeşil ışık yakması sonucu, cehalet canavarları bu ışığa doğru koşmuş, satır aralarındaki söylemleri cımbızlarla çekip “kanun benim” diyerek içlerindeki hırsı kadınların üzerine kusmuşlardır ve de kusmaya devam etmektedirler.
Medya Kadın’ı ; reklamlarda tüketim ve cinsellik objesi olarak kullanmakta. Gazetelerin üçüncü sayfalarında mağdur, arka sayfalarda seks objesi olarak göstermektedir .Dekolte giydiği için korkunç bir genellemeyle kadın değersizleştirilmekte, “Dişi kopek” örneği ile ahlaksızlıkla yaftalanmaktadır.Öte yandan, gazeteci Anberin Zaman, UMRE’de (onun ifadesiyle; Umre yaparken) kabenin etrafinda dönerken erkek tacizine uğruyor.Bu sadece bir örnek.
Aslında üzerinde durulması gereken konu: Kadın Koruma Evleri. Türkiye’de yeteri kadar Kadın Koruma Evi yok. Nüfusu 50 bini geçen her belediyenin Kadın Koruma Evi açması gerekirken bu sayı tüm yurtta 23’te kalmış. İlgili dernek ve kuruluş sözcüleri, risk altındaki kadının gidecek yerinin olmadığını, bu görevi yerine getirmeyen belediyeler hakkında idari ve adli soruşturma açılmasının gerektiğini savunuyorlar. Görevini yapmayan İçişleri Bakanlığının, görev ihmali nedeniyle Cumhuriyet savcılarınca soruşturmaya tabi tutulmalarını istiyorlar. Mağdur kadınların başvurularına rağmen onlara koruma vermekten kaçınan savcıların ve belediyelerin öldürülen kadınlar cinayetine ortak oldukları açıklanıyor.
En büyük şiddeti, resmi nikâhı olmayan kadının görmekte olduğunu unutmayalım. Görücü usulüyle evlenen kadınların gördüğü şiddetin vebalini de ailelerinin taşıması gerektiğine inanıyorum.
Yukarıda özetle açıklamak istediğim bu acıklı manzara karşısında “Dünya Emekçi Kadınlar” gününü kutlamaya yüreğim el vermiyor!