Bilindiği gibi bu gün Nevruz (Bahar) bayramı. Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik eder, tüm güzelliklerin, isteklerinizin gönül baharınızda çiçek açması dileklerimizle... www.belcikahaber.be
Bilindiği gibi bu gün Nevruz (Bahar) bayramı. Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik eder, tüm güzelliklerin, isteklerinizin gönül baharınızda çiçek açması dileklerimizle... www.belcikahaber.be
Nevruz’un Tarihçesi ve Türk Kültüründeki Yeri |
Doç. Dr. Abdulvahap KARA |
Yeni bir Nevruz’un daha idraki içindeyiz. Nevruz, Türklerin büyük tarihe geçmişe ve uygarlığa sahip olduğunun en açık göstergelerinden birisidir. Yüzyıllar öncesinden süzülerek günümüze kadar ulaşan Nevruz geleneği bilgi çağı olarak adlandırılan 21. yy. da da önemini koruyacağına şüphe yoktur. Çünkü iletişim imkanlarının artmasıyla sınırların ortadan kalktığı günümüzde milletler ancak sağlam kültürel özellikleriyle varlığını devam ettirebilecektir.
İşte bu açıdan ele alındığında Türk kültürünün temel taşlarından birisi sayılan Nevruz Türk milletinin birlik ve beraberliğinin kuvvetlenmesine, kardeşlik ve dostluk ilişkilerinin pekişmesine hizmet etmektedir.
"Nevruz" kelimesinin Farsça yeni manasına gelen "nev" ve gün manasına gelen "ruz" kelimelerinden oluşarak, yeni gün manasına gelmekte. Ayrıca nevruz kelimesinin Türkçede başka isimlerinin de olduğunu biliyoruz. Mesela, çeşitli Türk lehçelerinde nevruz için "ulusun ulu günü", "Ergenekon", "bozkurt", "çağan", "yeni gün" gibi kelimeler de kullanılmaktadır.
Tarihi kaynaklardaki bilgiler de Nevruzun İranlılardan önce Türklerde var olduğunu kanıtlamaktadır. M.Ö. asırlara ait Çin kaynakları, Hunların 21 Mart tarihinde kırlara çıkarak bahar şenlikleri yaparak Nevruz’u kutladıklarını söylemektedir.
Nevruz nedir? sorusuna cevap aramaya çalışırsak, nevruzun Türk milletinin hayatında üç açıdan önem taşıdığını görürüz.
1. Yeni yıl kutlaması,
2. Bahar Bayramı,
3. Önemli tarihsel olayların yıldönümü.
Kısacası nevruz doğu milletleri, bilhassa Türk halklarının ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.
Nevruz yılbaşı kutlamasıdır. Çünkü eski Türk takvimi olan 12 hayvanlı Türk takviminde yeni yıl 21 Martta başlar. Zaten, nevruz geleneğinin ortaya çıkışı da Türklerin eski takvimi ile alakalı olması büyük ihtimal dahilindedir. Bu takvim ne zaman yapılarak, kullanılmaya başlanmışsa, o zamandan beri nevruz kutlamalarının da olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü 12 hayvanlı eski Türk takviminde yılbaşı martın 21’ine tesadüf etmektedir. Ne yazık ki, bu takvimin ne zaman kullanılmaya başlandığını bilemediğimizden, nevruzun da ne zamandan beri kutlanmakta olduğunu bilemiyoruz.
Sadece nevruzun Türklerin tarihte bilinen en eski cetlerinden olan Hunlar devrinden beri kutlandığını biliyoruz. M.Ö. II. asırda yaşamış olan ünlü Çin tarihçisi Simaçen "Tarihi Hatıralar" isimli eserinde, Hun liderlerinin yılbaşında, yani nevruzda kutlama yaptıklarını anlatmaktadır. Türk devlet büyükleri arasında bu gelenek son zamanlara kadar yaşamıştır.
Mesela, Selçuklu hükümdarlarının nevruza özel bir ehemmiyet vermişlerdir. Sultan Melikşah döneminde yapılan yeni takvimde nevruz yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Bu devrin ünlü devlet adamı Nizamülmülk "Siyasetname" adlı eserinde beyan ettiğine göre, Selçuklu hükümdarları nevruz günü, sarayın kapılarını halka açarlardı ve onların dilek ve şikayetlerini dinleyerek, isteklerini yerine getirmeye çalışırlardı.
Buna benzer gelenekleri Osmanlı devletinde de görmekteyiz. Nevruzda astronomi alimleri yeni yılın takvimini hazırlayarak padişaha takdim ederlerdi. Padişah da bunun karşılığında onlara hediyeler verirdi. Osmanlı sarayının baş hekimbaşısı da, türlü şifalı ot ve bitkilerden hazırladığı "nevruz macunu" olarak adlandırdıkları yiyeceği, yeni yılda sağlık ve mutluluklar dileyerek, padişaha sunarlardı.
İşte bu hususlar nevruzun yılbaşı kutlamaları olduğunu açıkça göstermektedir. Böyle kutlamaları biz modern devirde miladi takvime göre, 1 ocak günü ifa ederek, birbirimize yeni yılda sağlık, başarı ve mutluluklar diliyoruz.
Halihazırda kullandığımız miladi takvim ile eski Türk takviminin yılbaşıları arasında tabiat olayları açısından önemli farklar vardır. Miladi takvimde yılbaşı kışın en şiddetli günlerinin hüküm sürdüğü bir devreye gelmektedir. Bu zaman diliminde tabiatta hiçbir değişim süreci yaşanmamaktadır. Halbuki eski Türk takviminde yılbaşı, tabiatın hususiyetlerine özellikle dikkat edilerek belirlenmiştir. Mesela, yılbaşı olarak kabul edilen 21 Martta gün ve gecenin süreleri eşitlenir. Soğuklar sona erip, havalar ısınmaya başlar. Mevsim kıştan bahara geçer ve tabiatta bir uyanış başlar. Bu açıdan ele aldığımızda Türk takvimi tabiatla özdeşleşmiştir. Diğer bir ifadeyle yeni yılın başlangıcı ile tabiatın canlanışı aynı güne rastlamaktadır. Bu sebeple yeni yılı karşılama bayramı ile bahar bayramı aynı anlamı taşımış olurlar. Nevruza bahar bayramı denmesi de bu yüzdendir.
Burada Nevruz yani yeni gün kelimesinin yeni yılın ilk günü, yeni günü manasının dışında ikinci manasıyla karşılaşıyoruz. O da nevruzun, yeryüzünde tabiatın uzun kıştan çıkarak, canlanıp hareketlenmeye başladığı ilk güne olmasıdır.
Nevruz’un önemli tarihsel olayların yıldönümü olduğunu yukarıda belirttik. Nevruz inançlarına göre tarihte