PAZARLIK

(9 Kasım 2015 tarihli Hürriyet gazetesinden:”….Alman İçişleri Bakanı, Thomas de Maiziere, Suriyeli mültecilere geçici koruma verileceğini açıklayınca ortalık karıştı.)

(9 Kasım 2015 tarihli Hürriyet gazetesinden:”….Alman İçişleri Bakanı, Thomas de Maiziere, Suriyeli mültecilere geçici koruma verileceğini açıklayınca ortalık karıştı.) 

Mülteciler bunalımı 2011’de başlamış ve 2015’de en son halini almıştır. Ne zaman başlamış olursa olsun, söz konusu insanların yurtlarından ayrılmak zorunda kalmalarının bir çok suçlusu vardır ama bunların başında emperyalist devletler gelmektedir.

Alın, Afganistan’ı, alın Irak’ı, alın Libya’yı! Bu ülkelere kurtarıcı olarak girip oraları bombalayan ve sonunda ,işi yüzlerine, gözlerine bulaştıranlar emperyalist ülkelerdir; A.B.D., İngiltere’dir, A:B:’dir, 
v.b.Eski İngiliz Başbakanlarından Tony Blair geçenlerde suçlu olduklarını kabul etmiş ve özür dilemişti.

Bir yandan Alman Adalet Bakanı,”İnsanların yurtlarını terk etmelerini gerektiren nedenleri ortadan kaldırmak için mücadele edeceğiz,”derken; öte yandan, Almanya’nın müttefiki A.B.D. insanların üstüne bomba yağdırıyor!”

Garip bir durum!
Bir örnek olarak Libya’nın durumunu ele alalım: Libya’yı diktatör Kaddafi’den kurtarıyoruz diyerek bombaladılar ve  sonra bu ülkeyi daha da büyük bir kargaşaya sürüklediler. Şimdi oradan da akın akın mülteciler gelmektedir.

Sonuç: Afganistan’dan, Irak’tan, Libya’dan, v.b. ülkelerden insanlar yurtlarından oldular. İşte insanları  böyle yollara düşürenlerin başında gelenler suçsuz rolü oynuyor ve Avrupa’nın kapılarını nasıl kapatırız diye kös kös düşünüyorlar.

“CAMBAZA BAK!” numarası yapıyorlar.
Basın ellerinde değil mi! Irkçılarla kol kola ne yalanlar uyduruyorlar. Yok mülteciler arasında DAİŞ öğeleri (unsur) olduğunu gösteren uydurma fotoğraflar yaymak; yok İslam’ın AB’yi ele geçirdiği haberlerini yaymak!Hep bunların işi.

Bu arada tüm kötülüklerin suçlusu bulundu: İnsan Kaçakçıları!’’’ Sanki insan kaçakçıları olmasaymış, bu insanlar yollara düşmeyeceklermiş! İnsan kaçakçıları var, çünkü emperyalistler savaştan, işkenceden, zulümden, açlıktan kurtulmak isteyenlere kapıları kapatmışlardır.

Ve, uyguladıkları KAPALI SINIR POLİTİKASI sonucu, Ege Denizi bir mezarlığa dönüşmüştür. AB, buna karşılık, göçmenlerin Avrupa’ya gelmelerini önlemek için, 2014’te Mare Nostrum (Akdeniz’de 
Arama ve Kurtarma Çalışmaları) projesine son vermiştir. Bu kararın AB’yi zor bir duruma düşürdüğü ortaya çıkınca, karardan geri döndüler.

Bu kez kurtarma çalışmaları sınırlı olacaktı!

Halktan alınan vergilerle zenginlerin çıkarlarını koruyanlar, bunun sonucu kemer sıkma politikaları uygulamak zorunda kalınca da mültecilere kapıları kapıyorlar. Oysa barışsever  politikaların uygulandığı bir dünya da, mültecilik anlamını yitirecektir.

Bir sabah, AyLAN KURDİ’nin cesedi karaya vurdu. Dünya şaşkına dönmüştü.Hemen yetkili kurullar toplandı ve karar alındı:AB 120.000 göçmen alacaktı. 

TÜRKİYE’Yİ yıllardır kapıda bekleten AB, mülteci akımı karşısında, “Aman!Mültecileri alın, biz de vize zorunluluğuna son verelim!” diyor. Türkiye zaten 2 milyon Suriyeli’ye sınırlarını açmış.
Vize zorunluluğunu tartışabileceklerini söylerlerken, Avrupa Birliği üyeliğinin kesinlikle olmayacağı hatırlatılıp, sonu nereye varacağı belli olmayan bir PAZARLIĞA oturacaklardır.