Hayatın topları ve sevgi…/ Birgül Kapaklıkaya

Hümanist yani insancıl, insanî, insan gibi, insana has, insanın ta kendisi… İnsan ki; yaratılmışların en şereflisi.

Hümanist yani insancıl, insanî, insan gibi, insana has, insanın ta kendisi… İnsan ki; yaratılmışların en şereflisi. Her insan başka bir insandan türediğine göre hümanist olmak için değil olmamak için ekstra çaba gerekir diye düşünüyorum. Ama buna rağmen yeryüzünde maalesef insani olamayan ve daha da acısı olmak istemeyen veya reddeden insanlara rastlamak mümkün. Yani insancıl olmayan ya da olamayan insanlara. Bir önceki yazımda insanlığın olumsuz durumlarından, savaşlardan ve umutsuzluktan bahsetmiştim. Bu yazımda ise kendime göre sebeplerine değinmeye çalışacağım. Şu ana kadar sözünü ettiğim olumsuzluklar uluslar arası boyutlarda iken çok daha dar çerçevelerde insan sevgisinden mahrum durumlara rastlamak çok mümkün. Aile içi şiddetten tutun da, gelin kaynana kavgalarına kadar her türlü olumsuzluğa nedense çok sık rastlanmakta maalesef, hem de dünyanın hemen hemen her yerinde. Neyi paylaşamıyor insanlar diye soruyorum sürekli kendi kendime. Eminim çoğu insan da bu soruya cevap arıyordur. Doğal olarak da bu sorunun cevabı insandan insana değişmekte. Sosyo-ekonomik durumu, etik değerleri, yetiştiği çevre, aldığı eğitim, inançları vs. gibi etkenlere göre elbette değişecektir de. Bu farklılığın, farklı yaklaşımın ve tercihin bana göre en önemli nedeni: Sevgiye olan ihtiyacın farklılığı. Zengin olsun fakir olsun, gelir seviyesi farklı iki insanın insan sevgisi aynı olabiliyor. Bu demek oluyor ki maddi durum bu hususta pek etkili değil. Bu durum farklı dinlere mensup insanlar için de geçerli olduğuna göre, bu konu üzerinde din faktörünün de çok fazla etkisi yok. Bana göre tek sorun kalıyor ortada o da sevgisizlik! Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir süt reklamında duyduğum ‘’Sevgi kadar yararlı’’ cümlesi çok dikkatimi çekmişti. Vitamin haplarında çeşitli vitamin ve minerallere ait birim değerlerine sık rastlarız. Herhangi bir marketten alınan ambalajlı yiyeceklerin çoğunun üzerinde de besin değerleri yazılıdır. Et, süt ve yumurtanın da beslenme konusunda çok değerli olduklarını bilerek soframızdan eksiltmez ve sık tüketmeye dikkat ederiz. Gıda alışverişlerimizde kendimizin ve çocuklarımızın vitamin ve mineral yönünden desteklenebilmemiz için gerekli özeni gösteririz hep. Fakat sıkça ihmal ettiğimiz, göz ardı ettiğimiz, nedense çok önemli olduğu halde yeterince dikkat etmediğimiz bir gerçek vardır; İçerisinde sevgi bulunan doğal bir yiyeceğin veya kimyasal maddenin henüz üretilmediği. Hal böyle olunca sağlıklı bir toplumun sadece sağlıklı beslenenlerden değil, sevgi dolu bir aile ortamında yetişen, sevgiden mahrum edilmeyen ve de o değerli kelimenin, sevginin önemini bilen hoşgörü sahibi kişilerden oluşabileceğinden rahatlıkla söz edebiliriz. Hoşgörü, tevazu, kibarlık, yardımseverlik, paylaşım, affetmek, sevmek ve sevilmeye karşın kıskançlık, fesatlık, kabalık, mesafe, kin, sevmemek ve sevilmeyi reddetmek. Tabii ki ‘a şıkkı’. Sorulduğunda herkes ‘a şıkkı’ diyor ama güncel hayatta bu şıkkı tercih edenlerin çoğunun seçimleri hilafında davranarak diğer şıkkı hayata geçirdikleri de bir gerçek. İnsanoğlu aslında neyin doğru neyin yanlış olduğunu iyi biliyor. Her kötü insanın içinde aslında iyi bir insan, her iyi insanın içinde de kötü bir insan mevcuttur. Çünkü; hem iyilik hem de kötülük insana has bir durumdur. İçlerindeki iyiyi dışa vurmak, iyi insan olma isteği her insanda mevcuttur. Fakat, başarılı olabilme şansları hayatları boyunca yedikleri et, içtikleri süt miktarına değil, hissettikleri sevgi miktarına endekslidir. Bu yüzden sevgiyi özellikle çocuklarımıza karşı mümkün olduğunca cömertçe kullanmalıyız. Hani hayatın 5 topundan bahsedilir; Hayatın havaya atılan 5 topla oynanan bir oyun olduğu varsayılır. Bu toplar; İşimiz, ailemiz, sağlığımız, dostlarımız ve benliğimiz. Bu 5 top içinde bir tek işimiz lastik bir toptur. Düşünürsek zıplatabiliriz. Ancak diğer 4 top camdan yapılmıştır. Düşerse kırılır, yerine konulamazlar. Çünkü onlar o çok önemli şeyin, sevginin temeline dayalıdır…