YASAMA SANATI/ Birgül Kapaklıkaya

Ekonomik sıkıntıların ve manevi bunalımların insanların hayatlarını çekilmez bir hale getirdiği günümüzde yaşamak bir çok insan için adeta ağır bir yüktür.

Ekonomik sıkıntıların ve manevi bunalımların insanların hayatlarını çekilmez bir hale getirdiği günümüzde yaşamak bir çok insan için adeta ağır bir yüktür. Ama bu hayatı daha güzel bir biçime, baksa bir deyişle yaşanılabilir hale getirmek belli ölçüde insanların kendi ellerindedir ve bu önemli bir gerçektir. Hepimizin bildiği gibi bazı değerler insanoğluna doğuşunda bahşedilirken, bazıları da sonradan kişisel gayretler neticesinde edinilir. Dünyaya gelmek kişisel tercihimiz olmasa da yaşamak zorunda olduğumuz gerçeği bizlere sağlıklı ve mutlu bir yaşamı zorunlu kılmaktadır. Sağlıklı beslenmek, gülümsemeyi ihmal etmemek, düzenli uyumak, sigara içmemek gibi kişisel tedbirler bu konuda akla gelebilecek ilk örneklerdendir. Yaşamak bir sanattır ve de o sanatın inceliklerini iyi bilmek gerekir. Bu sanatı icra ederken insanın ihtiyaç duyduğu en önemli unsur kanaatimce sevgidir. Yukarıda bahsedilen tedbirlere hangi ölçüde riayet edersek edelim, kaliteli bir yaşamın en olmazsa olmazı; Sevgidir. Bildiğimiz gibi her şeyin bir veya bir kaç püf noktası vardır. Yaşama sanatının püf noktaları ise insanın kendine güveni, mücadele gücü, çevresine saygı ve sevgisidir. Özellikle de yine sevginin altını çizmek istiyorum çünkü bana göre sevgi olmadan icra edilen hiç bir sanat, sanat niteliği taşıyamaz. Bütün insanların dünyaya geliş amacı yaşamak olduğuna göre yaşama sanatının sanatçıları da insanların bizzat kendileridir. Öyleyse bütün bu sanatçıların hepsi de doğuştan yeteneklidir ama bazı yöntemlerle ve çalışmayla yetenekler daha da geliştirilebilir veya zamanla eğer çalışmalar yapılmazsa yetenekler körelebilir. Bir ressam düşünelim, eğer o ressam yıllarca resim çizmezse belki yeteneğini kaybetmez, ama başarı acısından kesinlikle çok şey kaybedecektir. Hani gelişim, akıntıya karşı kürek çekmek gibi idi de ilerleyemediğiniz zaman gerilerdiniz ya işte öyle birşey. Çalışma, azim ve gayret gibi şeyler olmadan sadece yetenekle başarıdan söz etmek mümkün değildir. Bana göre hiçbir başarı tesadüfi değildir. Bütün sanat alanlarında olduğu gibi yaşama sanatında da kişinin devamlı kendini geliştirmesi şarttır. Hepimiz okumanın ve eğitimin önemini biliriz. Okumanın ve eğitimin yanı sıra okuduklarımızı anlamak, yorumlamak, aldığımız eğitimi nerelerde ve nasıl kullanacağımızı iyi bilmek, iyiyi ve kötüyü ayırabilmek ve de günlük hayatta uygulamak çok önemlidir. Zaman zaman yorgunluktan veya isteksizlikten yakındığımızda büyüklerimizden duyduğumuz bir cümle vardır : ‘Sen işten korkma, iş senden korksun.’ Bazen bazı şeyleri sanki gözümüzde fazla büyütüyoruz gibi geliyor bana. Hiçbir şeyden korkmadan, yılmadan, usanmadan mücadele etmeyi, kendi ayaklarımızın üzerinde dimdik durmayı öğrenmeliyiz. Büyük düşünür, konu ile ilgili bakın neler söylemiş: "İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için." W. Shakespeare