Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayları öncülüğünde, Doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silahlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlardır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayları öncülüğünde, Doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silahlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlardır.
Rus ordusuna henüz ulaşamayan bir kısım Ermeniler ise çeteler kurarak isyan etmişlerdir. Yıllarca gerek Ermeni gerekse misyoner okullarında ve kiliselerinde saklanan silahlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır. Silahlanan Ermeni çeteleri komitelerin “kurtulmak istiyorsan, önce komşunu öldür” talimatı üzerine, erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehirlerine, kasabalarına ve köylerine saldırarak katliama girişmişlerdir. Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler, Osmanlı birliklerinin harekatını engellemişler, ikmal yollarını kesmişler, yaralı taşıyan konvoyları pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, bulundukları şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarında bulunan Ermeni gönüllü alaylarının yaptığı zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğu hissetmiştir.
Ermeni çetecilerinin Kars ve çevresinde Müslüman ahaliye yönelik katliam hareketleri 1915 ve 1920yılları boyunca sürmüştür. Özellikle Rusya’da 1917 Ekim ihtilâlinin patlak vermesi, Rus ordularında çözülme meydana getirmiş, Doğu Anadolu’da cephede etkinlik, Ermeni ve Gürcülere geçmiştir. Söz konusu dönemde, Anadolu’nun birçok yerinde Ermenilerin Türk halkına yönelik katliam hareketleri başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Şebinkarahisar’da Türklere karşı katliam düzenleyen Sivaslı Murat, Sasun Canavarı diye şöhret kazanan Antranik ve Muş katliamını gerçekleştiren Arşak gibi Ermeni komitecilerinin liderliğinde Erzincan, Bayburt, Erzurum, Kars, Ardahan ve Iğdır gibi birçok yerde katliam hareketleri yapılmıştır. Bölgede bulunan Müslüman ahali, Rus subaylarının artık etkinliklerini kaybetmeleri sebebiyle, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Rus işgali altındaki bölgede faaliyete geçen Ermeniler, henüz sütten kesilmemiş çocukları öldürmüş, hamile kadınların karınlarını yarmış, Müslümanları diri diri yakmış, kız çocuklarına akla gelmedik işkenceler yapmışlardır.
Kafkasya’da ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Türklere yönelik Ermeni katliamları düzenli Ermeni birlikleri tarafından gerçekleştirilmiştir.
Iğdır’da, Tuzluca’da ve Aralık’ta çok sayıda Türk, çoluk çocuk, genç ihtiyar demeden Ermeniler tarafından öldürülmüştür. İkinci Kafkas Kolordu Komutanlığı’ndan Üçüncü Ordu Komutanlığı’na 16 Mayıs 1918’de gönderilen raporda, işgal altında bulunan Kafkasya’da Ermenilerin Müslümanları katliama tâbi tutarak zulümlerini sürdürdükleri bildirilmiştir. Yine 29 Nisan 1918’de Gümrü’den Ahalkelek’e gelen 500 arabadaki 3000 Müslüman göçmen, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Aynı günlerde iki top ve iki makineli tüfeği olan 1000 kişilik Ermeni kuvveti Tuzluca ve Erivan bölgesinde bulunan İslâm köylerine saldırarak kadınları ve çocukları katletmişlerdir.
Ermeni çeteleri, 1918 yılı sadece Nisan ayı içerisinde Iğdır’da 50, Tuzluca’da 242, Oluklu’da 200, Çilhane’de 300, Hacı Halil’de 800 Müslüman’ı katletmişlerdir.
21 Ağustos 1919’da Onbeşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir’e Dokuzuncu Kafkas Fırkası Kumandanı Mîralay Rüşdü tarafından gönderilen raporda, 18 Ağustos’ta Kürtlerin Kağızman’daki Ermenilere saldırmaları üzerine, Ermenilerin Müslüman ahaliyi camilere doldurarak katle başladıkları, katliamdan kurtulabilen, çoğunluğunu aç ve çıplak kadınların oluşturduğu iki yüz kadar kişinin Çukurçam ve Kükürtlü dağlarındaki Müslüman milis kuvvetlerine iltica ettikleri ve eğer Ermenilerin Müslüman ahaliye yönelik katliamları durdurulmazsa ne Elviye-i Selâse’de (Kars, Ardahan, Batum) ne de Aras mıntıkasında bir tek Müslüman kalmayacağından gerekli tedbirlerin alınması gerektiği bildirilmiştir.
21 Ağustos 1919 tarihli Onikinci Fırka Kumandanı Osman Nuri’nin Onbeşinci Kolordu Kumandanlığına göndermiş olduğu rapor, aynı olayları teyid etmektedir. Ayrıca raporda, Ermenilerin mezâlim yapacakları mıntıkadaki Hıristiyanları bir bahane ile o bölgeden geri çektikleri ve bu şekilde Kağızman, Iğdır ve Kulp civarındaki pek çok köye aniden toplarla ve makineli tüfeklerle saldırarak katliam ve yağma yaptıkları bildirilmiştir.
11 Eylül 1919 tarihli Harbiye Nezâretine gönderilen bir başka raporda aynen şu ifadeler yer almıştır: “ Ermeniler mü’ezzinleri ezân okurken taşlayup sebb etmişler, kadınlara bir çok işkencelerle nâmûslarına ta’arruz eylemişlerdir: Topladıkları İslâm kadınlarını üryân bir hâlde Ermeniler kendi askerleri arasında gezdirmişlerdir.”
Ermeniler, 17 Eylül 1919’da Iğdır’ın altı kilometre doğusunda bulunan Adbak köyüne giderek burada bulunan köy ahalisini tamamen ve bu köye bir kilometre mesafede bulunan üç yüz haneden oluşan yağcı köyü ahalisini fecî’ ve vahşîyane bir şekilde katletmişlerdir.
4 Aralık 1919’da, Onbeşinci Kolordu Kumandanlığına Osman Nuri Bey tarafından çekilen bir telgrafta: “Ermenilerin elinde ekserîsi aç, çıplak ve çocuk olarak Kars, Sarıkamış, Kağızman havâlîsinde üç bin kişi bulunduğu...”bildirilmiştir.
11 Mart 1920’de Ermeni çetecileri, Ağbaba, Zarduşad, Şüregel ve Çıldır kazalarına baskınlar düzenlemiş ve buralarda yaşayan Müslüman ahaliyi türlü işkencelerle katletmişlerdir. Ermeniler, bölgede sadece Zarduşad’da kadın ve çocuklar olmak üzere iki bin kişiyi katletmişler, yirmi sekiz köyü tamamen dağıtmışlar ve topladıkları Müslüman kızlarının bir kısmını Gümrü’ye bir kısmını ise, Kars’a getirerek Ermeni evlerine dağıtmışlardır. Müslüman kadınların çamaşırlarını pazarlarda teşhir ederek satan Ermeniler, bu baskınlarda yararlılık gösteren Kars’taki Kürt reislerinden Davud’a oldukça yüklü miktarda para vererek ödüllendirmişlerdir.
2 Temmuz 1920 tarihli bir belge, Ermeniler tarafından yapılan katliamların bir diğer boyutunu ortaya koymaktadır. Belgede, Aralık civarında bin beş yüz çocuğu suya atarak boğan Ermenilerin bu hareketlerinden dolayı bölgede çocuk cesetleri yüzünden içme suyunun içilemez bir hale geldiği belirtilmiştir.
Ersinek köyü imamının mektubu benzer olayları anlatması bakımından önemlidir: “Kardaşlar: Küffâr eline esîr olanın hâli nice olduğu cümlenizce ma’lûmdur. Fakat bu def’a olan esîrlik ve hakâret hiçbir an görülmemişdi. Devr-i âdem’den beri bu gibi zulümler ne olmuşdur ve ne de olabilir. Dil ile vasfolunamaz. Ancak halka ayândır. Sabîler ve avratların âvazı arş-ı a’lâya çıkdı, felekleri ağlaşdı. Düşmanımız cesîm bir düşman olsaydı insâna efkâr olmazdı. Yalnız bizim, vicdânsız, hakîkatsizliğimizden dört Ermeni neferi elinde boynu eğri ve gözü yaşlı orada bıçakla ve büyük ezâlarla katlolunmaklığımız bizi ölmezden evvel öldürdü. Mâl, at ve davarlardan millet bir kere el çekmişdir. Nâmus kalmadı. Cândan su’al olunursa İslâm yarıdan ziyâde belki üçte biri de ancak kaldı...”
5 Temmuz 1920 tarihli bir diğer raporda, Kars, Sarıkamış, Karakurt, Iğdır gibi yerler ve köylerinde, Ermenilerin Müslüman ahaliye yönelik katliam hareketlerinde bulundukları bildirilmiştir. General Obesyan emrindeki Ermeni kuvvetlerinin bütün bu olayların sorumlusu olarak gösterildiği raporda, bazı köylerde ahalinin akla hayale gelmeyecek şekillerde zulümlere maruz bırakılarak katledildikleri, evlere doldurularak yakıldıkları, süngülerle öldürülerek Aras Nehri’ne atıldıkları ve Müslüman ahaliye ait olan binlerce hayvan, zahire ve değerli eşyaları gaspedildikleri ifade edilmiştir. Aynı raporda, 1918 yılından beri Kars ve havalisinde katledilen Müslümanların sayısının yirmi beş bine ulaştığı kaydedilmiştir.
25 Temmuz 1920 tarihli bir başka belge de ise, Ermenilerin sadece Iğdır bölgesinde bulunan Müslüman köylerini basmakla yetinmedikleri bölgede bulunan Malakan köylerini de yağmaladıkları belirtilmiş, Ermeni zulmü altında ezilen İslam ve Malakan köyleri ahalisinin hudud kumandanlıklarına müracaat ederek yardım istedikleri belirtilmiştir.
Ermeniler, 1915 yılından 1920 yılı sonlarına kadar, Şahtahtı, Zengezur, Nahçıvan, Iğdır, Serdarabad ve havalisindeki yüzlerce köyde, binlerce Müslüman’ı kadın, çocuk ayırmaksızın çeşitli işkencelerle katlederek, cesetlerinin uzuvlarını parçalamışlardır. Antranik ve Bapun çetelerinin yakıp yıktıkları, aylarca mezâlim altında bıraktıkları bu köylerin mallarını yağmaladıkları, binlerce hayvanını gasp ettikleri, mezâlimden kurtulabilenlerin de göçe mecbur bırakıldığı arşiv belgelerinde görülmektedir.
IĞDIR’IN YİTİK CANLARI: Toplu Mezar Kazısı
Osmanlı arşiv belgelerinden ve olayları bizzat yaşamış olan şahıslardan alınan bilgiler neticesinde Iğdır’ın Tuzluca ilçesine bağlı Tavus / Gedikli köyünde Ermenilerin yaklaşık 150 civarında Müslüman’ı katlettikleri tespit edilmiştir.
Söz konusu Osmanlı arşiv belgesinde Gedikli olayı şu şekilde anlatılmıştır:
“Iğdır havâlîsinde meskûn aşîret rü’esâsından Hamid Bey’den alınan mektûbda Ermeniler tarafından Yukarıkatırlı (Koturlu) ve Aşağıkatırlı (Koturlu) ve Köseler nâmındaki İslâm köylerini yağma ve ihrâk ve Tavus köyü ahâlî-i İslâmiyesinden yüz elli nüfus katleyledikleri cihetle ta’arruzlarına ma’ruz kalan mütebâki ahâlî – i İslamiyyeyi kurtarmak maksadıyla bi’l – mukâbele Ermenilere hücûm etdikleri ve firar eden Ermenilerden iki top, bir mitralyöz iğtinâm eyledikleri ve cebhâneleri tükenmesinden dolayı mu’avenet talebinde bulundukları gösterilmekde olduğu Karakilise Kâim – î Makâmlığı’ndan bildirilmiştir. Efendim.
Aslına Mutabıktır
Mühür”
Olay bir diğer arşiv belgesinde de anlatılmıştır:
“...150 nüfûsdan ibâret Tavus karyesi ahâlîsini kâmilen ifnâ ve köyü ihrâk etmişler...” şeklinde devam etmektedir.
Iğdır’daki toplu mezarın yeri yukarıda verilmiş olan arşiv belgeleri ile Gedikli köyü ve civar köylerin sakinlerinin vermiş oldukları ifadelerden yola çıkılarak tespit edilmiştir. Olayı bizzat yaşamış ve aşağıda kendi ağzından ifadesi verilmiş olan 1912 doğumlu Hacı Esad ACAR’ın ifadesi toplu mezar yerinin tespitinde en önemli delillerden birisini oluşturmuştur.
Hacı Esad olayı şöyle nakletmiştir: “Bizim köy Tuzluca’ya bağlı bir dağ köyüdür. Köyümüze komşu Güllüce, Molla Kemer köylerinde Ermeniler yaşıyorlardı. Köyümüz yöre köylerine nazaran zengin sayılırdı. Bir gün köyümüze Ermeni ileri gelenlerinden bir grup geldi. Bizlere, ‘Size yiyecek getirdik. Hane halklarına haber salın toplansınlar. Getirdiğimiz eşyaları dağıtacağız’ dediler. Ermeni ileri gelenleri köy halkını toplarken, köyün etrafı da Ermeni askerleri tarafından sarılmıştı. Ancak bu durumdan haberimiz yoktu. Benim de içlerinde bulunduğum 70 – 80 kadar kişi idik. Bizleri köydeki bir evde kılıçlarla doğradılar. Ben, Abbas, Kılıç ve Muhsin bu katliamdan kurtulduk. Bizler yaralıların altında kalmıştık.
Bizim köyün Ermeniler tarafından basıldığını haber alan yöredeki aşiret köyleri yardıma gelmişler ve Ermenilerin köyden kaçmalarını sağladıktan sonra bizim bulunduğumuz eve gelerek sağ olup olmadığımıza bakmışlar. Bu sırada üst üste yığılı cesetlerin altından iniltiler geldiğini duymuşlar ve bizleri kurtardılar.
Köyümüzde Ermenilerin biz Türklere yönelik katliam hareketi buğdayların biçim zamanında yapıldı. O vahşetin içinden nasıl sağ çıktığıma hala inanamıyorum. Arkadaşım Kılıç birkaç yerinden oldukça ağır yaralanmıştı. Yaraları yüzünden fazla yaşamadı ve öldü.
Ermenilerin bizleri topluca doldurdukları ev Kelbayı Celil’in eviydi. Bu evde kendi akrabalarından 7 kişi vardı. Bunların adları Ahmet, Hüseyin, İskender, Mehmet Ali, Meşedi Hüseyin, Mehmet Hüseyin ve kız kardeşim Güllü. Dört yaşında olan Güllü’yü Ermeniler altı yerinden süngüleyerek öldürmüşlerdi. Ermeniler köyü ilk bastıklarında köyden kaçarak katliamdan kurtulan diğer köylülerimiz daha sonra geri döndüler. Bazıları ev enkazının altından akrabalarının cesetlerini çıkartarak mezarlığa gömdüler. Bir çoğu ise halen bu evin enkazı altında yatmaktadır. Baskın sırasında tarlalarda buğday biçenleri yakalayıp Güllüce – Mollakemer köyünde öldürüp su kuyularına doldurduklarını sonradan öğrendim…”
Gedikli köyünde, söz konusu katliama maruz kalmış olanların akrabaları ile yapmış olduğumuz röportajlarda Ermenilerin yaklaşık 100 kişiyi (Osmanlı arşiv belgelerinde bu rakam 150 kişi olarak verilmiştir.) köy içindeki Celil’in evinde topladıkları ve daha sonra kılıçlarla ve süngülerle katliamı yaptıkları anlatıldı. Katliamdan kaçarak kurtulanların Ermeniler gittikten sonra köye döndükleri ancak, katliam yapılan evin içerisine sinmiş olan ceset kokusunun ağırlığından dolayı içeriye giremediklerini ve bu evi onlar için babalarının, dedelerinin mezar yaptıklarını ifade etmişlerdir.
Gerek Osmanlı arşiv belgeleri gerekse olayı ya bizzat yaşayan ya da babasından, dedesinden duymuş olanların ifadeleri ile tespit edilmiş olan Iğdır’ın Tuzluca ilçesine bağlı Gedikli / Tavus köyü toplu mezar kazısı 27 Mayıs 2003 tarihinde Türk ve yabancı bilim adamı ve basın mensupları önünde gerçekleştirildi. Kazının henüz başlarında ortaya çıkan görüntü kazıda bulunan yerli ve yabancı gözlemcilerin hafızasından oldukça uzun bir süre kaybolmayacak gibiydi. Manzara, katliam sırasında biri üç yaşında diğeri yedi yaşlarında iki çocuğuna sarılmış ve Ermeniler tarafından kafa tası ikiye ayrılmış anne ve çocuklarının iskeletlerinin görüntüsüydü…
----------------------------------------------
Bu katliamları gerçekleştiren cani Ermenileri şiddetle kınıyor, Fransa'nın bu gerçekleri de görmesini arzu ediyoruz.
Belçika Haber Celil Gündoğdu