Tohum atılıyor yürekten kaleme!Sen yanlışlar içinde doğruyu seç Aziz’im!
Tohum atılıyor yürekten kaleme!
Sen yanlışlar içinde doğruyu seç Aziz’im!
Günümüzde samimi insanı bulmak oldukça zor, kimin hangi hesapla konuştuğunu, neden öyle davrandığını, hangi iyiliği neden yaptığını anlayamıyorsun, herkes etik davranışlardan, iyilikten,
merhametten, sevgiden ve güzellikten bahsediyor ancak söylenenler sadece cümlede ve sosyal paylaşım duvarlarında kalıyor! Herkes bu kadar vicdanlı konuşabiliyor ve yazabiliyorsa, neden yaşanan bunca kaos ve samimiyetsizlik gündem de, demek ki cümleler kopya, hareketler kopya ve hatta tebessüm bile kopya! Samimiyet denince globalleşen kapitalist sistemde ve sosyal paylaşım sitelerinde olduğu gibi özel hayatı ortaya dökmek olmamalı, hiç maske takmadan doğal konuşmak ve doğal hareket etmek gerekir -ki bu da kişinin kendine duyduğu öz saygıdan ileri gelir! Kendi çözümsüzlüğümüzü kendimiz yaratmayalım.
Saygı, sevgi, samimiyet ve güven önemlidir, gerisi boştur
Aziz’im! Sen dur, vicdan’ın konuşsun!
Bakınız, nasıl ki kitap okuyarak Afrika’dan Asya’ya ulaşabiliyorsak, gerçekten düşünen, anlayan ve kendisi gibi davranan insanlarla da gerçek yaşam serüvenini başlatabiliriz! Samimiyet hiçbir hesabı olmadan düşünebilmektir, bütün düşmanlıkları bitiren, bütün kavgaları sonlandıran ve bütün tartışmaları nihayetlendirendir!
- Birbirine tahammül edemeyen, olaylara önyargı ile yaklaşan ve hiç koşulsuz kuralsız karşı tarafı yargılayan insanların ANLAMA ENGELLİ olduğunu varsayıyorum!
- Farklı inanan, farklı düşünen ve farklı giyinen insanları kabullenemeyen bazı insanların SAYGI ENGELLİ olduğunu varsayıyorum!
- Küskünlük ve kızgınlıklarımızı salt kendi içimizde yaşıyor, yerine göre özür dilemenin ve hatayı kabul
etmenin de bir büyüklük olduğunu düşünemiyorsak, GÜVEN ENGELLİ VE KONUŞMA ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
- Binbir türlü emeklerle hazırlanan bunca Yazar ve Akademisyenlerin roman, şiir ve bilimsel yayınlarını okumuyorsak, OKUMA ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
- İnsanlarla iletişimi sadece sanal da yerine getirip, dışarda gördüğümüzde selam bile vermiyorsak
ve hatta eş ve dostlarımızı zaman-zaman ziyaret bile edemiyorsak, İLETİŞİM ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
- En değerlilerimize “Seni Seviyorum” demeyi zaaf sayıyorsak, SEVGİ ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
- Elimizdeki güzelliklerle hayatı renklendirmeyi bilemediğimiz için, mutluluğu ve rengi uzaklarda arıyorsak, ZEKA VE DUYGU ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
…………………………Ve en önemlisi ne biliyor musunuz? Hergün güneş doğuyor, çiçekler açıyor, yağmur yağıyor, kuşlar ötüyor… Hayatın kışı ayrı güzel, yazı ayrı güzel, denizin durgunu farklı, dalgalısı farklı deyip, tüm bu güzellikleri yaşayamıyorsak, GÖRME VE İŞİTME ENGELLİ olduğumuzu varsayıyorum!
Bunları göremediğimiz ve duyamadığımız için de, ne annemizi, ne babamızı ne de evladımızı duymuyor, görmüyor ve dinlemiyoruz. İşte, işin can alıcı noktası da burda başlıyor…
Etrafımızdakileri görmek ve duymak için insani duygu taşımak lazım, maalesef günümüzde çok az insanda görülen insani duygu, insanı insan yapan en önemli özelliktir.
Sonuç olarak hayatın hep kirli ve zor yanlarını yaşadığımız için, hayat giderek zorlaşıyor ve anlamsızlaşıyor! Gördüğünüz gibi pek çok insan mutsuz ve karamsar duygularla başbaşa…
Aaa siz bakmayın o sosyal paylaşım duvarlarındaki endamlı, boylu poslu, ağzı beş karış açılmış o tebessümlü, o yediğini-içtiğini nerdeyse çok afedersiniz tüm özelini ortaya dökecek kadar küçülmüş fotolara… O pozların çoğu birçok engeli saklamak içindir oysa, dedim ya Aziz’im ne haya kalmış, ne de edep! 38 yıldır İstanbul’da yaşıyorum, 18 yaşımdan beri ehliyetim var, son 8 yıldır aktif araç kullanıyorum birgün direksiyon başında fotomu çekin, sosyal paylaşımda kendimi göstereceğim diye bişey aklıma gelmedi gelmez de, bu ne iştir Sebastian, araç kullanmak çok matah bişey mi?
Ey Aziz’im; bu dediklerimin hepsi sana değil, bu tarz yaşayanlar var elbette kırın zincirleri ve bakın şu deniz’in mavisine, bakın şu çocuğun heyecanına, bakın şu hayatın rengine! Her insan, hayatı
olduğu gibi kabul etmeli ve kendi hayatıyla savaşmalı, asla bir başkasıyla yarış haline girmemelidir.
Bırakın şahıscıkları, hayat şahıscıklarla değil, kendi bakış açınızla güzelleşir…Sen anlamlı yaşa!
Sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının; tek başlarına bir hiçtirler/ Charles Bukowski
LEMAN’IN DÜNYASI ©
lemankuzu@windowslive.com
İstanbul, 21 Nisan 2015