ÖZGÜRLÜĞÜN TEMELİ/Birgül Kapaklıkaya

Bu günlerde yine herkesin dilinde olan ve bir çok yazarın aforizmalarını kabartan özgürlük kavramının aslında pek de iyi anlaşılamadığı açıkça görülüyor. Bu yazımda özgürlük kelimesinin ben

Bu günlerde yine herkesin dilinde olan ve bir çok yazarın aforizmalarını kabartan özgürlük kavramının aslında pek de iyi anlaşılamadığı açıkça görülüyor. Bu yazımda özgürlük kelimesinin benim için neler ifade ettiğine kısaca değinmek istiyorum. Özgürlükle bağımsızlığın, demokrasiyle, laikliğin genelde birbirine karıştırıldığını fark etmemek mümkün değil. Bağımsızlık her hangi bir şeye bağımlı olmamayı ifade ederken özgürlük çok daha geniş anlamlara gelebiliyor; kişinin her istediğini yapabilmesi gibi …… Özgürlük kavramına bu açıdan yaklaşırsak acaba ne kadar doğru olur? İnsan elbette her istediğini yapabilmelidir ama başkalarına zarar vermemek kaydıyla. Bu zarar ne maddi ne de manevi açıdan olmalıdır. Maneviyat konusuna değindiğimizde aklımıza hemen duygu ve düşünceler, başka bir deyişle düşünsel özgürlük gelir. Düşünsel özgürlük, kişinin özgür düşünme yetisine sahip olmasıyla birlikte, düşünce ve kanılarını serbestçe açıklayabilmesidir. Düşünce özgürlüğü aynı zamanda başka düşüncelere ulaşabilme özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü anlamlarına da gelir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesindeki “her bireyin görüş ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır; bu hak görüşleri nedeniyle kaygı duymama hakkı ile ülke sınırları söz konusu olmaksızın, herhangi bir anlatım aracıyla, bilgi ve düşünceleri araştırma, edinme ve yayma hakkını içerir.” ifadesi düşünce özgürlüğünün gerçekleşmesi için iletişim özgürlüğüne de değinir. İletişim özgürlüğüne değinmeden önce genel anlamda özgürlüğü çok iyi anlamak gerekir. Özgürlüğü anlayabilmek…..Her defasında düşünce özgürlüğünden bahseden modern toplumlar acaba kendileri bu kavramı ne kadar anlayabiliyorlar? Ne kadar uygulayabiliyorlar? Birimizin özgürlüğünün başladığı yerde diğerimizinki bitiyorken hangi özgürlükten, kimin özgürlüğünden bahsediyoruz? Öyleyse özgürlüğü gerçek anlamda yaşayabilmek için en gerekli kavram yine sevgi ve saygının temeline dayanmıyor mu? İnsan elbette her istediğini söyleyebilir ama karşısındakini yaralamadan, kırmadan, hakaret etmeden. Eleştiri de bir tur düşünce özgürlüğü olduğuna göre herkes eleştiri yapma hakkına sahiptir ama yine o bahsettiğimiz kurallar altında. Her şeyin olduğu gibi eleştirinin de bir yolu, yordamı vardır. Kanımca özgürlük de yine o iki anahtar kelimeye, sevgiye ve saygı’ya bağlıdır. Zira seven insan fedakardır, sayan da zaten saygılı…. Özellikle de karşılıklı saygı olmadan hangi özgürlükten bahsedebiliriz ki? Bana göre karşılıklı saygı için en gerekli etkenlerden birisi iletişimdir. İletişim bozukluğunun yoğun olduğu toplumlarda mutluluk yerine kaos vardır. Genelde insanlar tanımadıkları kişiler veya toplumlar hakkında pek de pozitif düşünemezler çünkü bu durumda muhtemelen önyargı söz konusudur. Bu gün aslında iletişimin kolaylaştığı bir çağda yaşıyoruz ama birbirimizi ne kadar tanıyoruz? Kendimizi başka milletlere ne kadar tanıtıyoruz? Kendi kendimizi bile tanıyamazken başka milletlere kendimizi tanıtabilmemiz mümkün mü? Söz tanışmaya gelmişken yine büyük filozof Mevlana’dan bahsetmeden geçemeyecegim. Mevlâna’nın özgürlük anlayışı şöyle : Ey oğul; bağı çöz, özgür ol! Ne zamana kadar altın ve gümüşün esiri olacaksın? Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbette geçicisin; özgürlük taslama Bir zamancağız şu hileyi, düzeni bırak da Ölümden önce bir kaç solukluk zaman da hür yaşa! Maddi bağımlılığın insanların özgürlüğünü kısıtladığı günümüzde, maddi gücüyle her şeyi satın alabileceğini zanneden insanların sayısı ne yazık ki pek de az değil. Sevginin, saygının, barışın ve karşılıklı özgürlüğün bol olduğu toplumların artması dileğiyle…. Birgul Kapaklıkaya 25/03/2008