Avrupa'da yükselen ırkçı ve aşağılama kampanyaları peryodik olarak devam etmekte. 'İslamfobi' diye adlandırılan bir anlayışla müslümanlara, Avrupa'da yaşayan Türkler başta olmak üzere diğer göçmen kökenli uluslara yönelik ırkçı söylemler dozunu kaçırmış durumda.
Avrupa'da yükselen ırkçı ve aşağılama kampanyaları peryodik olarak devam etmekte. 'İslamfobi' diye adlandırılan bir anlayışla müslümanlara, Avrupa'da yaşayan Türkler başta olmak üzere diğer göçmen kökenli uluslara yönelik ırkçı söylemler dozunu kaçırmış durumda.
Dünyanın ençok korktuğu Irkçı anlayışın Avrupa'da tekrar nüks etmesi Avrupa halklarıyla barış içerisinde yaşamaya çalışan milyonlarca göçmen kökenliyi ürkütmekte. Medeniyetlere ev sahipliği yapan, her fırsatta demokrasi ve insan haklarından söz eden duyarlı Avrupalıların da giderek artan sözlü ve fiili ırkçı saldırılardan endişe duyduklarını da görmekteyiz.
Her geçen gün 'Avrupa Irkçı Sahilinden dışa vurumlar' artarak devam etmekte. Almanya, Fransa, Danimarka, İsveç gibi ülkelerdeki olumsuz söylem dalgaları Belçika sahiline 'de vurdu. Bu görüntü Avrupa imajına son derece zarar vermekte. Siyasi erki elde etme adına 'Irkçı söylem ve eylemleri' sermaye etmeye çalışan Avrupalı siyasilerin, insani sorumluluklarını bir kenara bırakarak, ırkçılığı tahrik eden söylemlerde bulunmaları, dünya ve avrupa barışının önünde önemli engeller olarak yer almakta.
Demokrasi'nin ve hoşgörünün beşiği olarak bilinen Avrupa medeniyetini gölgeleyen Yükselen Irkçılık anlayışına karşı tüm duyarlı Avrupalıları göreve davet ediyoruz. Medeniyetler bahçesi olan Belçika'da en son yaşadığımız bir olayda Avrupa'da yükselen Irkçılığın boyutunu ve bilinç altına yerleşmiş yanlış değer yargılarının toplumsal barışa ne kadar zarar verdiğini gördük.
Belçika'da Flamanca yayın yapan devlet radyo ve televi göçmen kökenlizyonu VRT'nin birinci kanalında "De Pappenheimers" adlı bilgi yarışmasına bağımsızlık yanlısı Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisinin Başkan Yardımcısı ve Flaman Parlamentosu Başkanı Jan Peter Peumans katılmıştı. Yarışmada ünlü Fransız düşünür Voltaire'in, "Dünya yüzündeki en iğrenç halk" olarak hangi milleti tanımladığı sorusunda bildiğini itiraf ettiği doğru şık "Yahudiler" yerine "Türkler" şıkkını tercih eden Peumans'la sunucu Tom Lenaerts ve diğer yarışmacı olan Yönetmen Jan Eelen arasında şu diyalog yaşanşmıştı: Lenaerts: "Türkler cevabını verdiniz ama doğrusu Yahudiler idi. Bunu gerçekten biliyor muydunuz?"
Bu sözler Belçika'da yaşayan Türkleri ayağa kaldırdı. Flaman Parlamentosu Başkanı Jan Peter Peumans'a ilk tepkiyi anında T.C. Brüksel Büyükelçisi N. Murat Ersavcı gösterdi. Ersavcı gerek programı yayınlayan televizyon yetkililerini, gerekse Peter Peumans'ı arayarak tepkisini dile getirdi. Belçika'da siyaset yapan Türk kökenli siyasiler, Sivil Toplum Kuruluş temsilcileri ve Belçika'da yaşayan Türk vatandaşlarının tepkileri karşısında Flaman Parlamentosu Başkanı Jan Peter Peumans geri adım atarak, özür dilemek zorunda kaldı.
Jan Peter Peumans TÜRK TOPLUMUN'dan özür dilediği yazılı mesajında şunlar yer alıyordu. "Müsaade ederseniz bu duruma net bir açıklık getirmek istiyorum. Ne kişisel ve ne de Flaman Parlemento Başkanı olarak, bırakın Türk toplumunu rencide etmek, onları hiç bir zaman ve hiç bir şekilde yargılamak aklımdan dahi geçmemiştir. Ben sadece alıntıya dayalı bir yarışma sorusuna cevap verdim. Flaman bölgesi içinde veya dışında yaşayan tüm Türk toplumuna ve onların kültürüne sonsuz saygım vardır. Bilgi yarışmasına katılmanın ana kurallarından biri sorulan sorulara cevap vermektir. Ancak daha sonra bu soruya keşke hiç cevap vermeseydim diye düşündüm. Zira bu soruya vereceğim her cevap şüphesiz ki tepki çekecekti.
Önemli bir not: Bu yarışma sorusunun tam cevabı “Yahudiler’dir”. Bu bir Voltaire tanımı da olsa, bu ve bunun benzeri sıfatların kökeni ne olursa olsun herhangi bir topluma yakıştırılmasını kesinlikle tasvip etmiyorum. Bir ülke halkı hiç bir zaman tümüyle yargılanamaz veya mahküm edilemez. bu yanıtım ile istemeden de olsa Türk toplumunu kırdıysam hepinizden özür dilerim."
Her ne kadar özür dilensede, bu tür söylemlerin bilinç altına yerleşmiş yanlış değer yargıların dışa vurumularında toplumlar arasında ne kadar tahribata neden olduğunu görüyoruz. Tüm siyasilerin ve sorumluluk duygusu taşıyanların tahribatları görmesini arzuluyoruz.
Jan Peter Peumans'ın hatasını anlayarak, özür dilemesini bir erdemlik olarak algılıyor, sözlerindeki samimiyetinin bundan sonra dostluk ilişkilerine ve söylemlerine yansımasını bekliyoruz. Ağızıdan çıkan her sözün iyice düşünülerek söylenmesi gerektiğini Jan Peter Peumans'a hatırlatıyoruz. Peumans'ın bundan sonra daha dikkatli sözler söyleyeceğini umuyor, kendisine bir kaç güzel atasözümüzü hatırlatıyoruz.
"Sonradan özür dileyeceğin bir işi yapma ve sözü söyleme" Hz. Ali
"Eline, beline ve diline sahip ol" Hacı Bektaş-ı Veli.
"Ağızdan çıkan söz ok gibidir. Çıktımı bir daha geri dönmez" Atasözü
"Bıçak yarası geçer dil yarası geçmez" Atasözü
Bizler, biraz da kendimizi sorgulamalıyız. Kendimizi Avrupalı dostlarımıza ne kadar anlatabiliyoruz? Avrupalıların medeniyetlerine ev sahipliği yapmış ve hoşgörünün beşiği Anadolu ikliminden gelen insanlar olarak, kendimizi nasıl ifade ediyoruz? Yansımamız vizyonumuz nasıl? Dostlarımızla ilişkilerimiz ne safhada. İlişkilerimizde ve kendimiz anlatmada ne kadar gayret sarfediyoruz? Batılı dostlarımızın yanlış değer yargılarıyla kafalarında oluşturulmuş Türk Toplumu imajının düzeltilmesinde üzerimize düşen sorumlulukları ne kadar yerine getirebiliyoruz? En iyi eğitimleri alarak, Avrupalı dostlarımızla kültürel ve sosyal ilişkilerimizi daha da derinleştirerek köklü dostluk ilişkileri kurabiliriz. Kafalara yerleşmiş yanlış değer yargılarını onlara kendimizi en iyi bir şekilde anlatarak, yıkabiliriz. Modern, açılımcı, paylaşımcı, uyumlu ve barışçıl bir örnek toplum olarak, Irkçı dalgaların dışa vurumlarını önleyebiliriz.
Bizler kökleri tarihin derinliklerine dayanan medeni bir toplumuz. İnsanlığın evrensel ve insani değerlerini ellerinde bayrak ederek, asırlardan beri çağlar ötesinden günümüze seslenen Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Mustafa Kemal gibi evrensel şahsiyetleri bağrında yetiştirmiş bir toplumun mensuplarıyız. Mevlana'nın "Kim olursan ol gel" çağrısı bizlerin engin hoşgörüsünü ifade etmesi bakımından önemlidir. Bizler, Avrupa'da bu insanlık önderlerinin asırlar öncesi sevgi, barış, kardeşlik adına bıraktıkları evrensel değerlerin mirascıları olarak onların misyonunu günümüzde üstlenerek, kendimiz, anlatmalıyız.
Biz yaşadığımız topraklarda barış, içerisinde yaşamaya azmettik. Birilerinin Irkçı söylem ve eylemlerinin huzurumuzu kaçırmasına müsade etmeyeceğiz. Irkçı tavırlara karşı demokratik mücadele hakkımızı her zaman kullanacağız. Birilerinin bizi tahrik etmeye yönelik davranışları içinse "Gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz" sözünü hatırlatacağız.
Nasreddin Hoca'nın göle maya çaldığı gibi,
barış sevgi ve hoşgörünün tüm gönüllerde maya çalması dileklerimle....
Saygılarımla.