Mazlum Libya halkının kendini yarı Tanrı sanan, zalim ve despot Kralı Albay Kaddafi, hala kendini dev aynasında görmeye devamediyor.
Mazlum Libya halkının kendini yarı Tanrı sanan, zalim ve despot Kralı Albay Kaddafi, hala kendini dev aynasında görmeye devam ediyor.
Ama pabucun pahalı olduğunu biraz anladı gibi. Şimdi iç savaş çıksın diye kendi taraftarlarını sokağa, meydana çıkmaya çağırıyor.
Bu tam bir çılgınlık, delilik. Tv’ye çıkmaktan korkan ve radyodan halka seslenen bu huysuz ihtiyar tam bir deli, düşünme ve algılama yeteneğini kaybeden bir özürlü.
Katliam yapmaktan kaçınmayacak bu diktatörün gözünü kan bürümüş ve vuruşarak çekilme taraftarı.
Masum insanların ölmesi onun hiç ama hiç umurunda değil.
Bu zalim eli kanlı diktatörün emirlerine uymak, Ülkeyi felakete sürüklemek demektir.
Mısırlı İslam alimleri onun artık görevini bırakmasını söylüyor ve Fetva çıkarıyorlar. Ama bu bencil ve beyin özürlü adam kendini hala vazgeçilmez sanıyor. Lakin görünen o ki, bu onun son çırpınışları.
Sonuçta bundan öncekiler gibi bu da pes edecek ve kaçacak delik arayacak.
Öte yandan, bu zalim ve despot adamın koltuğuna yapışmasına arka çıkanlara, bu halk hareketlerine “Devrim” yerine “isyan” diyerek üstü örtülü onu destekleyen İkiyüzlü Batılı Ülkelere ne demeli?
Onlar böyle diyerek NATO’nun, BM’in ve ABD’nin bölgeye müdahale etmesini ve bu zalim diktatörü bu zor durumdan
kurtarmayı mı amaçlıyorlar acaba?
Birileri dünya piyasalarında petrol fiyatlarını suni olarak yükseltip müdahaleye zemin mi hazırlamak istiyorlar yoksa?
Onlar bu geç kalınmış devrimi neden görmezden geliyorlar acaba?
Hala inatla, adaletsizce “isyan” diyorlar, kalkışma diyorlar ve bunu derken de hiç utanmıyorlar.
Oysa bu ezilen ve horlanan Arap halkı, 1789 yılında Fransa’da ne olduysa şimdi onu yapıyor. 1917 yılında Rusya’da ne olduysa
Libya’da ve diğer Arap ülkelerinde de bugün onlar oluyor.
1979 yılında İran’da ne olduysa bu ülkelerde de aynısı oluyor.
1989 yılında Almanya’da Berlin duvarı neden yıkıldıysa aynı nedenle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bu despotların korunaklı sarayları ve Baas rejimleri bir bir yıkılıyor ve diğerleri de en kısa zamanda yıkılacak.
Bu “sosyal deprem ve tsunami”den onlar da nasiplerini alacaklar ve korkunun ecele faydasının olmadığını görecekler ve anlayacaklar.
Bu bir doğum sancısı. Zaten her doğum sancılı olur. Ama sonunda huzur, neşe, sevinç ve mutluluk vardır.
Kısaca eski Arap rejimleri bir bir çökerken, yeni bir Arap dünyası doğuyor.
Onlar kendilerine bu devrimi sessiz sedasız gerçekleştiren yeni Türkiye’yi örnek alıyorlar.
Yani Arap dünyası uyanıyor artık;
Zalim Diktatörlerinden kurtulmak istiyor, demokrasi istiyor, özgürlük istiyor, adalet istiyor, eşitlik istiyor, insanca yaşamak istiyor...
Bilinmelidir ki bu “devrim” fırtınası; kapitalizmedir, sosyalizmedir, sekülerleşmeyedir, adaletsizliğedir, kamu bütçesinin yağmalanmasınadır, yolsuzluklaradır, azgın azınlığın Karun gibi yaşamasınadır.
Farklı grupları bir arada huzur içinde yaşatamayan Ulus devlet modelinedir.
Müslümanların ötekileştirilip onur ve gururlarıyla oynanmalarına ve itilip kakılmalarına karşıdır.
Öyleyse demokrasiye ve özgürlüklere hasret kalmış bu insanların “şanlı direniş”ini şahsım olarak ben destekliyor ve onları tebrik ediyorum.
Geç bile kalınmış bu haklı Devrimlerinin hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyor, İleri demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü bu insanlar için de istiyorum.
Umarım ki demokrasi ile İslamın hiç bir sorunun olmadığını onlar da en güzel şekilde uygulayarak tüm dünyaya gözterecekler ve iki yüzlü Batılı ülkelere iyi bir ders vermiş olacaklar.
Saygılarımla
ABBAS UÇAR
26/02/2011