Kapital-materyal çağdaşlığın bir ürünü olan özel gün anımsamaları, yani batı’nın sevgi anlayışı olan “Kadınlar Günü” globalleşen dünya’da bütünleştirici kalıplar yerine insanları sınıflara ayırmak, imtiyazlı sınıf oluşturmak, çifte standart, tekebbür, kaos ve gücün dünyasında, güçlü’nün kazanacağı bir dünya yaratmaktan öteye geçmiyor maalesef…
Sessizliğim, asaletimdendir aslında
Sessizliğim, haykırışımdır yaşayana
Sessizliğim, rezaletten korkmamdır aslında
Sessizliğim, hayatı anladığımdır bilene
Sessizliğim, kendime güvenimdir aslında
Sessizliğim, yaşam mücadelemdir görene
Ve sessizliğim, yaşamı onurla kazanışımdır anlayana!
Kapital-materyal çağdaşlığın bir ürünü olan özel gün anımsamaları, yani batı’nın sevgi anlayışı olan “Kadınlar Günü” globalleşen dünya’da bütünleştirici kalıplar yerine insanları sınıflara ayırmak, imtiyazlı sınıf oluşturmak, çifte standart, tekebbür, kaos ve gücün dünyasında, güçlü’nün kazanacağı bir dünya yaratmaktan öteye geçmiyor maalesef…Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü gibi sevgiyi yalnızca bir güne indirgeyen sevgi günleri, insanın fıtratıyla yaşadığı kaçınılmaz hesap karşısında vicdanı rahatlatma tutumudur
bence… Belki de iyi niyet sancısıdır… Madem kadınlar günü, o halde yaşadığımız dünya’ya birkaç özel cümlede biz ekleyelim…
Kadın dediğim; anlattıkça çoğalmalı, çoğaldıkça güçlenmeli… Biliriz ki acılarla yoğrulan, çileyi çeken, yuvayı yuva yapandır kadın. Yüreği yangın yeridir kadın’ın, ezilen, itilen, ağlayandır
kadın. Her şeyden önemlisi Ana’dır kadın, var mı ötesi… Tabii bu yazdıklarıma karşın, üstüne toz kondurmayan kadınlar olabilir… Eğer yaptıkları rol değilse, itilip-kakılıp, ezilip, dökülmüyorlarsa ne mutlu onlara… Darısı diğer tüm kadınların başına. Elbette tüm iyi dileklerimiz bu yönde, kısa adı “Adil Yaşam” Kim ne derse desin, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, kadının gücü her daim gölgelenir. Açık bir ifadeyle, kadının yaptığı onca fedakarlık, onca emek, onca özveri küçümsenir hatta çoğu zaman yok olur gider. Günümüzde, mantık kırılmalarının yaşandığı, cinayet davalarında tahrik indirimlerinin kaldırılmadığı, pişmanlık, iyi hal gibi nedenlerle müebbetlik adamların dışarıya salıverildiği bir hukuk düzeninin varlığını devam ettirmemek gerek bu ülde de…Kadın şiddet görüyor bu ülke de, kadın öldürülüyor bu ülke de, kadın aşağılanıyor bu ülke de, sanırım bütün dünya da durum aynı…
Sıfır toleranslar kalksın bizim ülke de… Bu tutum iş hayatında da, evlilikler de hep aynı kefededir…Efendim, kadın ev temizler, ütü yapar, çamaşır yıkar, yemek pişirir, 9 ay
karnında çocuk taşır, çocuklarını büyütür, onların sorumluluklarıyla ilgilenir, bitmez-tükenmez sorularını cevaplar, kocasına iyi davranır, yeri gelir itilir, yeri gelir yargılanır, yeri gelir susar…
Evliliklerde de durum aynı, kadın hep alttan almak zorundadır. Erkek ne yaparsa yapsın, anlayışlı olmak kadına kalır ne hikmetse… Erkek çapkınlık yapar, kadın baş eğer, erkek dışarda zaman geçirir; kadın dört gözle kocasının yolunu bekler, geç saatlerde eve gelen
kocasına korkuyla yemek hazırlar, erkeğin saçma sapan konuşmalarını gece boyu dinler ama yine de yaranamaz. Durun bakalım yetmez, erkek tencereyi kaldırıp kadının kafasına çarpar. Aman bu kadar da olmaz, abarttınız iyice demeyin lütfen, bu bildiklerimiz, daha bilmediğimiz neler oluyor bu hayatta kimbilir…
Erkek özel zevklerini (spor,av,bar,iş gezisi, bilardo v.s) yapacak vakit bulur, kadına vakit yok...Tüm bunların aksini mi iddia ediyorsun, kader ağlarını hızla örmeye başlayabilir...Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin hükmü ön plandadır...Kadın çaresiz kaderine boyun eğer, eğmeyen çocuğunu alır baba evine geri döner...Tabii, kadının ahı yerde kalmaz, erkekte bulur belasını...
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste misali gibi...Eş belasını bulmazsa, ah bir yakınından çıkar... Yere-göğe sığmayan “foterler” artık yerle bir olmuştur… Ve bu kervan, böyle yürür gider...Diyeceğim o ki, zor zanaat kadın olmak...
Kadın vardır asil soylu, kadın vardır hayellerinin peşinden koşan, kadın vardır rengarenk pencereden gülümser hayata...
Kadın vardır samanlığı seyran eder, gül eder, kadın vardır sarayı viran eder, zay eder... Kendini taşımak ve kadın olduğunu bilmek, güzel bir duygu. Su gibi berrak olmalı kadın, tam bu nokta da sevgili annem'i anmadan geçemeyeceğim! O, tam bir Anadolu kadını, emekçi, özü-sözü bir, doğallığı ve saflığıyla günümüz insanına örnek bir anne diyebilirim.
O, kanatsız bir melek, bulunmaz bir cevher, dünyamı ısıtan tek güneş. Gerçi herkesin annesi kendine göre kıymetli ve değerlidir... Ama, ben annemi kelimelere sığdıramıyorum işte, herkes gibi...Burdan, kalpleri sevgi ile beslenen tüm annelere selam olsun! Ölen annelerimizi de rahmetle anıyorum! Dünya'ya yeniden gelsem yine aynı anne’nin evladı
olarak doğmak isterdim! Çünkü fedakarlık, sabır, sevgi, güven, güzellik ve merhamet'i tarif et derlerse; annem derim...Biliyorum ki, o'nun yüreğinde sınırsız sevgi ve hoşgörü var... Genelde geceleri kaleme aldığım makalelerimde her ne kadar, odamın kapısı kırk kez tıklatılıp, eeee Leman, sana ödül mü verecekler hadi uyu artık deyip, bana sitem
etse de, ben insanca yaşamı yazmaya devam edeceğim.
Kusura bakma Annem! Sevgili Anneciğim, bu özel günde seni çok Sevdiğimi bir kez daha söylüyorum. Allah'ım seni başımızdan eksik etmesin. Senin ve sevgili kız kardeşlerim Nilgün ve Derya'nın kadınlar günü'nü kutluyorum!
Kadın dediğim; duruşu, yürüyüşü abartılı değil, basit hiç değil, sadelikten oluşacak. Kendini süs bebeği gibi ortaya koyup, masanın üstüne oturmayacak.
Zayıf ve güçlü yönlerini bilecek, ekonomiden, politikadan, kültürel olaylardan, demokrasi, monarşi, oligarşi nedir bilecek, haklarını savunacak ve koruyacak.
Hiç birşey bilmezse bile, en azından etrafındaki insanlardan haberi olacak. Dünya'dan bihaber olmasına karşın, bilmişlik havasına girip hint kumaşı sanmayacak kendini! Narsistlik, uzağından, yakınından geçmeyecek…. Kendine özgüveni olacak, taşıma su ile değirmeni çevirmeye kalkmayacak. Eşinin, kardeşinin, dayısının, kuzen’inin, amcasının vs. makamını, kendi makamıymış edalarına girmeyecek! Örneğin; beyefendi vali’dir, üst düzey yöneticidir, kaymakamdır, vekildir, amirdir, memurdur vs…
Kadın da buna istinaden kendini vali, kaymakam, amir, memur, yönetici moduna sokmayacak. Yahu, herkes kendinden sorumlu, kısaca neysen o...Ötesi, berisi yok…Güzelliğine, endamına, boyuna, posuna güvenmeyecek, saf hatun numarasıyla, cahilliğini güzelliğiyle örtmeye çalışmayacak...
Kısaca doğruyu, eğriyi bilecek... Mevcut durumunu kabul edecek, farklı kılıflara girmeyecek... Tabii, burda efendilere büyük iş düşüyor, bu tarzları çözecek, anlayacak ve ona göre değer verecek...Yani tuzağa ramak kalmayacak!...
Bu özel günde kalbi berrak, kompleksiz ve duygulu tüm bayanlara aşağıdaki link,
özel gün armağanımdır!
http://www.dailymotion.com/video/xamh16_selcuk-yontem-her-yey-sende-
gizli_music
Ve son cümlem siz efendilere; biliyorum bu yazdıklarım karşısında, duygulu her erkeğin morali sıfırın altına inmiştir, bağışlayın...Ancak bilmeniz gereken bir gerçek var, halden anlayan bir eşin, arkadaşın veya dostun her daim başımız üstünde yeri vardır...
ÖZEL NOT: Değerli bayan okurlarım, Leyla Teker hanımefendi, Zerrin Aydın hanımefendi, güzellikleri paylaştığımız Güler ablacım, İsrail güzeli Shelly, sırdaşım Ekonomist Nadeana Thomas, isimlerini listeye sığdıramadığım diğer bayan arkadaşlarım, dostlarım, ve her makalemizde beni ayrıca diğer arkadaşlarımı yorumlarıyla destekleyen, bizi yalnız bırakmayan, yüreği sevgi dolu, kendine güvenen, kompleksiz okurumuz; Antalya'dan Dr. Hatice Kaya, yüzün hep gülsün... Melek yüzlü Vildan Koçoğlu, lütfen ismini sayamadıklarım alınmasın, kısaca tanıyan-tanımayan tüm berrak kalpli bayanlara kocaman yüreğimi gönderiyor ve Kadınlar Günü'nüzü tebrik ediyorum, herşey gönlünüzce olsun…
Arzu edenler buyursun okusun…
http://www.ainfos.ca/02/mar/ainfos00191.html
Hep beraber "ADİL" bir yaşam diliyorum hepimize!.. Sevgilerimle,
Leman KUZU
İstanbul, 04.03.2011
kuzuleman@yahoo.com