Hollandaâdaki 40 yıllık yaşamımızda, Türkiye ve İslam aleyhindeki söylemleri ile bizleri üzenler olmuştur.
Gitti âVicdansız Sabuhaâ Verdonk, kaldı âHoroz Kafaâ Wilders Hollandaâdaki 40 yıllık yaşamımızda, Türkiye ve İslam aleyhindeki söylemleri ile bizleri üzenler olmuştur. Bunların birincisi Joop Glimmerveen adlı bir kişiliksiz adamdı. Hollandalı seçmen o zaman çok duyarlıydı ve bu adama yüzde 1 oy bile verilmedi. Sonra sahneye Hans Janmaat diye biri çıktı. Hem de profesör !!! Hollanda halkı bu adama da prim vermedi ama, yine de sadece kendisini parlamentoya taşıyacak kadar oy verdi. Bu adam parlamentoya girdiği zaman, parlamenterlerin hiçbiri kendisine yakın olmadı ve hatta el bile vermedi. Düşünün artık, o zaman Hollandaâdaki atmosferin nasıl olduğunu... Yani, o zamanlar ırkçı söylemleri olanlara hiç kimse sıcak bakmıyordu ve hatta dışlanıyordu. Sonra sempatik sayılacak bir adam çıktı ortaya: Pim Fortuyn. Pim Furtuyn yabancılara karşı bir tavır almıştı ama, yabancılara karşı hakarete varan laflar söylememişti. Hatta, eşcinselliğini gizlemeyen Fortuyn, Faslı gençler için, âNe kadar da güzel kalçaları varâ diyecek kadar sempatikleşmişti. Pim Fortuyn çok kırıcı değildi ama, yabancılar ve Müslümanlar için politik bir tehlikeydi. Oâna kızan yabancı ve Müslüman vardı. Oândan nefret eden âyoktuâ demeyeceğim ama çok azdı.Oâna yabancılardan ve Müslümanlarâdan bir zarar gelmesi ihtimal dışıydı. Ama seçimlerden önce öldürülüşü, zihinlerdeki düşünceyi altüst etmişti. Yayın kurumlarının bulunduğu Hilversumâda öldürüldüğü zaman, TV ekranlarına yansıyan görüntüler, yüreğinden biraz insan sevgisi olanları çok üzmüştü. Ben bile o zaman yerdeki fidan gibi adama gözyaşı dökmüştüm. Ãünkü ölen bir insandı. Furtuynâi, (ne mutlu ki) bir yabancı veya bir Müslüman öldürmemişti. Fortuynâi çevre savaşçısı olduğu belirtilen âsapsarıâ bir Hollandalı öldürmüştü. Ãlüm üzucüydü ama, öldürenin bir yabancı veya Müslüman olmayışı, yabancıların ve Müslümanların yüreğine su serpmişti. Buna rağmen, Fortuynâin öldürülüşü hep yabancılara ve Müslümanlara mal edilmek istenmektedir. Furtuynâin öldürülmesinden sonra seçimlere giren partisi, sırf bu cinayete tepki nedeniyle çok oy aldı ve 26 milletvekili kazandı. Fortuyn için verilen oyların, sadece Oânun ideolojisine verildiğini sanan bazı politikacılar ve hatta siyasi partiler, 11 Eylül sendromunun verdiği güç ile kopyacılık yapmaya başladılar. Yabancılara ve Müslümanlarâa karşı sert bir siyasi tutum içine girenler bununla yetinmediler, çirkefleştiler. Bu çirkeflerin başında Geert Wilders, Ayaan Hirsi Ali ve Rita Verdonk geliyordu. Dünyaya Müslüman olarak gelen ve daha sonra sahtecilik yaparak mülteci olan Somalili Ayaan Hirsi Ali, Hollandaca dilini iyi öğrendikten sonra sosyal demokrat İşçi Partisiâne üye oldu. Ne var ki, Fortuyn akımından sonra oy avcılığının Müslüman düşmanlığı ile kazanıldığına inanan Hirsi Ali, bu politikayı daha rahat sürdürebileceği VVD Partisiâne girdi ve ilk seçimlerde milletvekili oldu. Azınlıklar ve Entegrasyon Bakanı Rita Verdonk da bu partideydi. Ayaan Hirsi Ali, Müslümanlık aleyhine çok kötü iddilarda bulunmakla yetinmedi ve İslam peygamberi Hz. Muhammedâe büyük hakaretlerde bulundu. Bunlar da yetmezmiş gibi, bir film yapımcısı ve yazar olan Theo van Gogh ile işbirliği yaparak Müslümanlığı aşağılayan bir film yaptı. The van Gogh bu hatayı canıyla ödedi. Zira bu duruma çok kızan bir Müslüman Van Goghâu yol ortasında öldürmüştü. Hollanda devleti, Ayaan Hirsi Aliânin de aynı akibete uğramaması için çok sıkı önlemler almak mecburiyetinde kaldı. Alınan önlemlere rağmen öldürülmesine kesin gözüyle bakılan Hirsi Alıâyi zorla Amerikaâya kaçıran Hollanda devleti, Amerikaâdaki masrafları yıllarca ödedi ama sonunda bu ödemelerin durdurulacağı açıklandı. Azınlıklar ve Entegrasyon Bakanı Rita Verdonkâa gelince: Ãzellikle aile birleşimi konusundaki yasaklarıyla yabancıların nefretini toplayan Verdonk, yetişkinlere mecburi dil kursları getirdi. Ayrıca, yabancıların kendi ülkelerinde eş seçimine karşı da kampanyalar başlattı. âKendi ülkenizden evlenmeyinâ kampanyalarını destek için yabancı örgütleri bile fitilleyen Verdonk, bu nedenlerden ötürü benden âVicdansız Sabuhaâ lakabına layık görüldu. Verdonk, yapılan seçimlerden sonra azizliğe uğradı ve yerini kısmen de olsa âBizim Nebahatâımız olan Nebahat Albayrakâa bıraktı. Burada özellikle âBizim Nebahatâ dedim. Zira, daha önce de Albayrakâtan âBizim Nebahatâ diye söz eden Türk gazetelerinden bazıları şimdi siyasetçiler tarafından hedef gösterilmeye başlandı. Yani bizim, bizden biri olan Nebahat Albayrakâa âBizimâ dememiz de yasaklanmak isteniyor. Şimdi gelelim Wilders denen horoz kafalıya !!! Yanlıs anlaşılmasın. Verdonkâa âVicdansız Sabuhaâ adını ben verdim ama, Wildersâe bu lakabı ben vermedim. Oânun başı üzerindeki saç modeli horoz kafasını andırdığı için Oâna başkaları bu lakabı uygun gördü. Wilders, yabancılara ve özellikle Müslümanlarâa karşı adeta ateş püskürüyor. Bu ülkedeki her türlü kötülüğün nedenini yabancılara ve Müslümanlarâa bağlayan Wilders de Hollanda devletinin koruması altında. Hollanda devleti, Wildersâin özellikle Müslümanları çok kızdıran söylemlerinden dolayı, Oânu aylarca bir askeri alanda konteyner içinde barındırdı. Wildersâin yabancılar ve Müslümanlar aleyhindeki söylemleri ve faaliyetleri o kadar çok ki, bugün bu sayfaya sığdırmamız çok zor. Bugün size Wildersâin son hünerinden söz edeceğim. Bu sayfada göreceğiniz Hollandaca haber, ülkenin en büyük gazetesi De Telegraafâta manşet olarak yayınlandı. Haber, Hollanda hükümetinin ve güvenlik birimlerinin nasıl bir telaş ve endişe içinde olduğunu ortaya seriyor. Hollandacayı anlamayanlar için kısaca açıklayayım. Geert Wildersâin tehditlerden korkmaması ve düşüncelerini özgürce açıklaması, tabii ki demokratik bir haktır. Ama Geert Wildersâin kullanmak istediği demokratik hak değil, provakasyon yapmak. Zira Wilders, âDemokratik hak kullanıyorumâ diyor ama, karşısına aldığı kitlelere dayanılması çok zor ve hatta imkansız olan hakaretler yağdırıyor. Geert Wilders, bugüne kadar söyledikleri ve yaptıkları yetmezmiş gibi, şimdi o da Ayaan Hirsi Ali ve Theo van Gogh gibi bir film hazırlığı içinde. Filmin konusu Kuran. Daha önce âBu kitap yakılmalıdırâ, âBu kitap Hollandaâya sokulmamalıdırâ diyen Wilders, şimdi de Kuranâı konu alan ve eleştirileri görüntü olarak saptayan bir film yapımı peşinde. Hollanda hükümeti ve güvenlik birimleri bu filmin provakosyona açık olduğunu belirterek yapılmamasını istiyor. Yabancıları sevmediği bilinen De Telegraaf gazetesi bile bu haberi manşetinde yayınlıyor. Herkes Wildersâe âYapmaâ diyor. Ama Wilders âDonkişotâluğa devam edecek. âBu filmde ne yapacaksın, Kuran sayfalarını yırtacak mısın yoksa yakacak mısın?â şeklindeki bir soruya Wilders şu yanıtı vermekle yetiniyor: âAnlatmam. Filmi seyredince görürsünüz.â Filmin bir televizyon kurumu tarafından gösterilmesi için çalışmalarını sürdüren Wilders, âBunu yayılayan olmazsa, ben de TVâdeki âSiyasi Partiler Yayın Saatiânden yararlanır ve kendi saatimde yayınlarımâ diye de posta koyuyor. İşte böyle sevgili okurlarım. Bu ülkeden Glimmerveenler, Janmaatlar, Fortuynler, Verdonklar ve Hirsi Aliler gelip geçti ama, Wilders gibiler de kaldılar ve kalacaklar. Biz de bunların söylemleri ve eylemleri ile hep üzüleceğiz. Haydi hayırlısı !!!