ORHAN PAMUK'U BİR DE BENDEN OKUYUN/İLHAN KARAÇAY

İlhan KARAÇAY (Avrupa DÜNYA’da) yazdı… Avustralya’dan gelen ilginç mektuptan sonra, Orhan Pamuk’u bir de benden okuyun. Orhan Pamuk’u köşesine konuk etmeyen bir tek köşe yazarı kalmadı sanırı

İlhan KARAÇAY (Avrupa DÜNYA’da) yazdı… Avustralya’dan gelen ilginç mektuptan sonra, Orhan Pamuk’u bir de benden okuyun. Orhan Pamuk’u köşesine konuk etmeyen bir tek köşe yazarı kalmadı sanırım. Eh ne de olsa ben de bir köşe yazarı olduğuma göre, bu beyefendiyi köşeme konuk etmeliydim. Tam bir yıl önce köşeme konuk edebilirdim Orhan Pamuk’u. Bir yıl önce Amsterdam’da “İstanbul’da yaşamak istemem” dediği zaman. O günlerde Orhan Pamuk, İsviçre gazetesi Tagesanzeiger'le yaptığı bir söyleşide, Türkiye'de Ermeniler’e yönelik etnik temizlik yapıldığından ve 1984 yılından bu yana da Kürtler’e kötü davranıldığından dem vurmuş ve şöyle demişti: "Türkiye topraklarında 1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü ve benden başka hiç kimse bunu söylemeye cesaret edemiyor” Orhan Pamuk bunun ardından Alman Gazetesi Die Welt'le yaptığı söyleşide, "AKP'yi Türk demokrasisi için tehdit olarak görmüyorum. Demokratik gelişmeyi engelleyen ordu...” dedi. Alman Kitapçılar Birliği'nin Barış Ödülü'nü alırken yaptığı konuşmada da, "Burada Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinden kimsenin bulunmaması benim için şereftir” diyecek kadar anti Türk oldu Orhan Pamuk. Orhan Pamuk’un tek emeli Nobel Ödülü’nü almaktı. Bu ödülü alabılmek için her türlü hokkabazlığı yapmaktaydı. İşte tam o sırada bir mektup elime geçti. Bu mektup Avustralya’dan geliyordu. Bu mektubu yazanın adını açıklamam doğru olmaz. Ama yazıdan anlaşıldığına göre, bunu yazan da bir edebiyatçı idi. Bu edebiyatçı, Orhan Pamuk’un asıl sevdasının onur ödülü değil, para ödülü olduğunu ileri sürüyor. Şimdi önce Avustralya’dan buradaki bir dostuma gelen mektubu okuyalım: “ Değerli Dostum, Orhan Pamuk buraya geldiğinde kendisini yakından tanıma olanağı buldum. İki üç gün birlikte gezdik. Bu arada kişiliğini biraz öğrendim: Çok zeki bir insan. Aklı fikri parada. Japonlar o sırada kitabını çevirip basmak istemedikleri için çok kızdı. Ama Japon okurunu düşünerek değil, oradan şu kadar zarar ettim diyerek. O sırada Gizli Yüz filmi senaryo ödülü aldı. Ödül değil de, 30 bin dolar kazandığını söyledi. Bu arada Türkiye`de Nobel`i bir tek kendinin alabileceğini vurguladı. Ermeni ve Kürtlerle ilgili söylediklerinde Nobel için ortam hazrladığı aklıma geldi. Hatta üyesi olduğum Sydney Pen`in başkanı Kathrine Thomson beni arayıp, Orhan Pamuk`la ilgili olarak bizim Büyükelçiliğe bir kınama mektubu yazacağını söyledi ve benim bu konuda ne düşündüğümü öğrenmek istedi. Ben de yukarıda söylediklerimi aynen ona da aktardım. Düşündüklerimin doğruluğu ortaya çıktı. Nobel için adı geçiyormuş. Kulis yapmasını ve hedefe ulaşmak için planlar yapmasını böylesine bilen birine rastlamadım. Türkiye`de Nobel alacak biri varsa Yasar Kemal`dir. Ama onu yıpratmak için Avrupa`da numaralar çevirdiği burada kulağıma erişti. Yazdıklarını zevkle okuyorum. Fakat kişi olarak bence yaramaz. Nobel alırsa çok üzülürüm. Sevinmem. Ha, düşünce özgürlüğü olmalı. Eyvallah. Ama Ulus`un bütünlüğü, onuru da önemli değil mi? Sanatçı insana bakan biridir. Siyasete bulaşırsa çirkinleşir bence.” Orhan Pamuk o sıralarda Amsterdam’a geldi. Almanya’da, Alman Kitapçılar Birliği'nin Barış Ödülü'nü alırken "Burada Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinden kimsenin bulunmaması benim için şereftir” diyerek Türk devletine kızdığı için, Deventer Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu, devletimize bir kez daha kızmaması için O’nu yalnız bırakmadı ve hatta “Bak ben devlet olarak buradayım” demeyi de ihmal etmedi. Orhan Pamuk, Amsterdam’daki De Roode Hoed adlı Kültür Merkezi’nde De Volkskrant gazetesi muhabiri ile yaptığı bir söyleşide, “Hep İstanbul üzerine yazıyorsunuz. En çok sevdiğiniz şehir İstanbul mu?” sorusuna “Evet” yanıtını verdi. Gazetecinin, “Peki yer yüzünde İstanbul'dan başka sevdiğiniz ve yaşamak istediğiniz şehir var mı?” sorusuna Orhan Pamuk şu yanıtı verdi: “Var.Ama ismini söylemek istemiyorum.Eğer Türkiye'de bir askeri darbe olur, veya iktidara milliyetçiler ya da İslamcılar gelir ise, o zaman İstanbul’dan o şehire kaçacağım” Başkonsolos Ertuğruloğlu, sorulan bir soruya böylesine ters ve aşağılayıcı cevap verilmesine çok üzülmüştü. Orhan Pamuk, geçen yıl Nobel Ödülü'nü alamadı. Ama bu ödül, kendisinin sonradan "Benim de adayım oydu” dediği, Türk düşmanlığıyla tanınan Harold Pinter'e verildi. Orhan Pamuk bu yıl muradına erdi. Nobel Edebiyat Ödülü’nün O’na verilmesi çeşitli şekillerde yorumlandı. Ben ilk yorumu Hollanda radyosunda dinlemiştim. Hollanda'nın en ünlü yazarlarından Harry Mulisch, Nobel Edebiyet Ödülü'nün Orhan Pamuk'a verilmesiniyle ilgili olarak, "Ödülün siyasi anlamı edebî anlamından daha fazla" demişti. Orhan Pamuk’un bu ödülü almasından sonra, bizden daha çok sevindiklerini gördüğüm Hollanda medyasının nasıl bir kepazelik sergilediğini anlatmak çok zor. Kepazeliğin bir tanesini anlatayım: Bir TV ekibi, Türkler’in Orhan Pamuk hakkında neler düşündüğünü saptamaya çalışıyor. Önce bir yeşil parka giriyor bu ekip. Parkta güneşlenen yaşlı Türk kadınlarına mikrofon uzatılıyor. - Orhan Pamuk Nobel ödülü aldı. Sevindiniz mi? - “Nobel ? Pamuk ? Bilmiyoruz.” - Pamuk’u okudunuz mu? - “Pamuk ? Bilmiyoruz” TV ekibi daha sonra sokağa çıkıyor. Yine yaşlı ve uzun sakallı bir Türk’e yanaşıyor. Park içinde gördüğümüz sahneler tekrarlanıyor. - Orhan Pamuk Nobel ödülü aldı. Sevindiniz mi? - “Nobel ? Pamuk ? Bilmiyorum.” - Pamuk’u okudunuz mu? - “Pamuk ? Bilmiyorum” Böylece de Türkler’in ne kadar cahil oldukları anlatılmaya çalışılıyor. Şimdi sormak lâzım. Bu geri zekâlı TV ekibi, Orhan Pamuk hakkında Türkler’in düşüncelerini öğrenmek için en azından bir Türk lokaline gidemez miydi? Gitseydiler orada Pamuk hakkında görüş belirtebilecek onlarca Türk bulurlardı. Ama bunlar geri zekâlı falan değil. Amaçları kötüydü. Sonunda bir Türk buldu bu ekip. O da, “Orhan Pamuk mu? Kötü adam” dedi. Hollanda televizyonu da bu görüntüleri zevkle yayınladı. Orhan Pamuk olayını hafta boyunca okuduk ve dinledik Hollanda’da. En cahil Hollandalı bile ‘edebiyatçı’ kesilmişti. Öyle ki, bana bakıp ‘Orhan Pamuk’ diyenlere yüzümü çevrimeye başladım. Ben bir Orhan Pamuk sevdalısı veya aleyhtarı değilim. Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasının beni sevindirip, sevindirmediğini sorarsanız, ben açıkça ‘sevinmedim’ derim. Bunun nedeni de, Orhan Pamuk aleyhtarı olduğumdan değil, düşmanlarımızın bu konuyu bile aleyhimize kullanmalarıdır. Ben Orhan Pamuk’u değil, Haçlı ruhu ile Türk’e düşman olan Avrupalı’yı sevmiyorum !!! Not: Değerli yazar ve edebiyatçi kardeşimiz ve de Mersinli hemşehrim Özdemir İnce’nin geçen yıl yayınlanan yazısını bu sayfada bulacaksınız.