İlhan KARAÃAY yazdı⦠âFincanı taştan oyarlarâ ve âBir baba hindiâ edebiyatına iltifat⦠40 yıllık gazetecilik yaşamımda, onlarca ve hatta yüzlerce sevindirici olay yaşamı
İlhan KARAÃAY yazdı⦠âFincanı taştan oyarlarâ ve âBir baba hindiâ edebiyatına iltifat⦠40 yıllık gazetecilik yaşamımda, onlarca ve hatta yüzlerce sevindirici olay yaşamışımdır. Bu olaylar arasında, bizden birilerinin başarıları vardır. Sayısız spor karşılaşmalarında da sevinmişimdir. Bu sevinçlerim bazen tribünlerde bazen de ekran karşısında gerçekleşmiştir. Ãyle ki, herkesi bayraklarla sokağa döken çok önemli maçlar sonrasında ben de ayağa fırlamış ve sevinç çığlıkları atmışımdır. Tribünlerde olduğum sırada rakipleri aşağılamak için tempo halinde, âFincanı taştan oyarlarâ¦â¦â¦â ve âBir baba hindiâ¦â¦â¦â edebiyatını icra edenlere hiç katılmamışımdır. Zira ben, âkoymaâ ve âbinmeâ edebiyatını da hiç tasvip etmemişimdir. Taaaaa ki, 27 Kasım 2006 Pazartesi akşamına kadar. İsterseniz önce 27 Kasım 2006 Pazartesi akşamından önce yaşadıklarımıza değineyim ve ondan sonra da, âBir baba hindiâ¦.â ve âFincanı taştan oyarlarâ¦.â edebiyatını bir kez ve ilk kez neden tasvip ettiğimi anlatayım. Tam 40 yıl yaşadığım Hollandaâda, gazetecilik yaparken yüzlerce haksızlığa karşı savaş verdim. Pek çok güzellikler olmasına rağmen, çoğunlukla itilme, kakılma ve horlanma olaylarıyla meşgul oldum. Yataktan kalkamayacak kadar hasta Türk işçilerini zorla ve tehditle fabrikaya göderen doktorlar ile, ikamet izni alma umudu olan Türkleri hukuk dışı bir şekilde sınır dışı eden polislere karşı verdiğim mücadeleler sırasında çok zorluk çektim ve üzüldüm. İşyerinde, hastanede, vergi dairesinde, çarşıda-pazarda horlanan Türklerâin dertlerine ortak olmaya çalıştım. Kimi zaman kendi kalemim ve kameram ile, kimi zaman da Hollanda medyasındaki dostlar ile birlikte, haksızlıklara ve horlanmalara karşı mücadele verdim. Haksızlıklar ve horlanmalar sayılmakla bitmez. Ama haksızlık ve horlanmaların en büyüğunü ve en çok kahredenini son iki ay içinde sizlerle birlikte yaşadım. Neydi bu haksızlık ve horlanma? Kısaca değineyim: Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA) Partisi, genel seçimler için Ayhan Tonca ve Osman Elmacıâyı, Sosyal Demokrat İşçi Partisi (PvdA) da Erdinç Saçanâı aday listelerine yerleştirmişti. Bu durum bizim için sevindirici idi. Ama bizim sevinmeye hakkımız olmadığını düşünen Ermeni ve Hıristiyan lobisi harekete geçti ve bu siyasi partilere baskı yaparak, âBu adaylarınız Türklerâin Ermenilerâe karşı uyguladığı soykırımı kabul etmiyorlar. Bu adayları listeden atınâ diye mektuplar yağdırdı. Ermeni ve Hıristiyan lobisinin oy potansiyelini kaybetmekten korkan bu siyasi partiler, hem de çok acele bir şekilde adaylarımızı listelerden çıkardılar. Bu siyasi partiler tabii ki bir şeyi bilmiyorlardı. Bilmedikleri de Türklerâin oy potansiyeli ve gücü idi. İşte biz de bilinmeyen bu gücümüzü ortaya koymak için harekete geçtik. Hollandaâdaki Türk sivil toplum örgütlerinin bu konudaki çalışmalarını yakından izlemiş ve okumuşsunuzdur. Türk örgütlerinin Rotterdam yakılarındaki Capelleâdeki bir otelde yaptıkları toplantı ve bu toplantıdan çıkan kısmi karar, Hollanda medyasına büyük bir şekilde konu olmuştu. Türkler, seçimlerde Fatma Koşer Kayaâya oy verme kararı almıştı. Amsterdam ve Laheyâdeki öğrenci protestoları da medyada geniş bir şekilde yer aldı. Hollandaâda Türklerâden en çok oy alan İşçi Partisi, tabiiki ilk telaşlanan parti oldu. Ama buna rağmen, partinin siyasi lideri olan Wouter Bos, bir soru üzerine, kaybolacak Türk oyları için yorum yaparken, âBize oy kaybettirecek daha pek çok konu varâ açıklamasını yaparak, âTürkler oy vermezse vermesinlerâ demek istedi. Ama neden sonra Woter Bos da uyarıldı. Bunun üzerine Türk medya mensupları davet edildi. Parlamentoda yapılan bir toplantıda ağzımıza bir parmak bal çalınmak istendi. Kim bilir, Türk medya mensuplarını belki de âenayiâ yerine koyacaklarını sandılar. Ama Türk medya mensupları bu tuzağa düşmedi ve gerçekleri Türk kamuoyuna duyurmaya devam etti. Türklerâin böyle bir kampanyada başarılı olamayacağı, oyların heder olacağı, bu nedenle de oyların İşçi Partisiâne verilmesi gerektiğini iddia edenler ortalıkta cirit atmaya başlayınca, Türklerâin bir kesiminde endişe doğdu. Pek çok Türk, âBiz bu işi başaramayacağızâ diyordu. Ben ise, Fatma Koşer Kaya için amigoluk bile yapmaya hazır olduğumu belirtmiş ve daha da ileri giderek, âFatma seçilmezse ben de yazarlığı bırakacağımâ demiştim. Seçim gecesi oylar açıklanınca Dâ66 Partisiânin 3 sandalye kazndığını öğendiğim zaman âFatma kazandıâ diye kâhince konuşmuştum. Zira, anketlere göre Dâ66 Partisi 1 veya 2 milletvekili çıkarabilecekti. Anketlerde Türklerâin görüşleri hesaba katılmamıştı. Dâ66 Partisi 3 sandalye kazanınca, oyların Türklerâden geldiğini hesaba katmakta haklı olabilirdim. Sonra hep birlikte, tercihli oyların açıklanacağı 27 Kasım 2006 Pazartesi gününu beklemeye başladık. Ama biz yine de Belediyelerin web sayfalarına girerek bazı sonuçları elde etmeye başlamıştık. Fatma Koşer Kayaâya Den Haagâda 2510 oy çıktığını görünce sevinmiştik. Sonra Utrechtâteki sonucu öğrendik : 1076. Ardından Haarlem 573, Roermond 245, Zaandam 718 ve Waalwijk 205 oy kazandırmıştı. Ãok sonra Rotterdamâda 4556 ve Amsterdamâda 3177 oy çıkınca umutlandık. Pazartesi sabahına kadar toplayabildiğimiz oy sayısı 15 bin kadardı. Fatmaâya 16 bin oy yetecekti ama, haber alamadığımız diğer yerlerden de en çok 7-8 bin oy geleceğini tahmin ederken biraz üzülmüştük de⦠Gün boyu bizimle dalga geçenler ile uğraştık. Beklemekte olduğumuz 50-60 bin oyun tabii ki abartılı olduğunu biliyorduk ama en azından da bir 40 bin oy almalıydık ki âzaferâ deme şansımız olsun. Gün boyu düşünüp durdum. Oy kaybının nedenini araştırdım. Pek çok yurttaşımız oyunu direkt olarak Dâ66 Partisiâne, yani Parti ismi yazısının altındaki ilk isme verdiğini belirtiyordu. Böyle yapan yurttaşımızın sayısı az değildi. Böyle olunca da bu oylar Fatma için değil, parti için sayılmıştı. Biz böyle bir varsayım ile kendimizi avutmaya çalışırken, öğleden sonra saat 15.45âte tercihli oyların resmi sonucu bize ulaştı. Fatma Koşer Kayaânın almış olduğu oy sayısını görünce gözlerimize inanamadık: 34 bin 564 oy. İnanamadığımız için, birkaç yerden bu sayıyı teyit ettirme ihtiyacı duyduk. İşte, Fatmaânın almış olduğu oy sayısının 34 bin 564 olduğu kesinleşince ayağa fırladım ve o hiç tasvip etmediğim âFincanı taştan oyarlar, â¦â¦.â edebiyatını ben de yaptım. Ne de olsa bu oylar benim için 50 bin idi. Zira, gerçekten Fatma yerine Dâ66 diye oy veren Türklerâin çokluğuna inandım. Akşamın ilerleyen saatlerinde dostlar ile birlikte olduk. İşte o zaman âBir baba hindi, â¦â¦..â teşcisine de katıldım. âBu sözlerin hedefi kimlerdirâ diye soracak olursanız, lütfen beni bağışlayın. Zira bu konuda benim hedefim o kadar değişik ki, bugün bunları burada açıklamam olanaksız. Ama bir gün mutlaka bu hedefler açıklanacak. Bu hedeflerin bazıları Hollanda kökenli, bazıları da Türk. Oylar açıklanmadan önce, Fatma Koşer Kayaâya, Türklerâin ancak yüzde 12âsinin oy verdiğıni iddia eden Foquz adlı kuruluş ile, âBu Türkler birlik olamazâ iddiasında bulunan Hollandalı medya mensuplarının sessizliği karşısında da, tribünlerin â Sustu â¦lerâ edebiyatı aklıma geldi. Geçekten de sustu bu kesimler. Onları susturmanın sevinci ne hoşmuşâ¦ 40 yıl sonra da olsa, Türk lobisi artık varlığını hissettirmiştir. Bundan sonra siyasi partilerin Türklerâe nasıl yalakalık yapacaklarını hep birlikte göreceğiz. Biz, Müslümanlığı yaymak veya korumak ereğiyle İslam olmayanlara karşı ve din uğruna bir savaş vermiyoruz ama, bu uğurda söylenen bir sözü burada tekrarlamak istiyoruz. Gazanız mübarek ola !!!